Ankara’da Nevruz buluşması...

Ankara'da Nevruz buluşması...

Ankara'da Nevruz buluşması...

21 Mart 2017 - 15:12

Ankara'da Nevruz buluşması
Başbakan Binali Yıldırım, "Biz birbirimizin çocuklarına isim verecek kadar güçlü bağlarla, güçlü bir hukukla birbirimize bağlıyız. Düğünlerimizi, sünnetlerimizi birlikte yaptık. Birlikte semaha, birlikte halaya durduk." dedi
Yıldırım, Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde, Dede Garkın Eğitim,  Kültür ve Araştırma Derneği'nin ev sahipliğinde, ATO Congresium'da düzenlenen  "Uluslararası Hacı Bektaş Veli ve Sultan Nevruz Cem'i Buluşması"na katıldı.

 Konuşmasına "Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz Hazreti  Muhammed Mustafa Efendimizi selam ve salat ile yad ediyorum. Hazreti Peygamber,  Hazreti Ali, Hazreti Fatıma, Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin'i, Ehlibeytin bütün  fertlerini, Hacı Bektaş Veli hazretlerini  hürmetle yad ediyorum.  Allah'ın  rahmeti, bereketi üzerlerine olsun. Allah bizi onların yolundan ayırmasın."  diyerek başlayan Yıldırım, Almanya, Irak, Makedonya, ABD, Romanya, Arnavutluk,  Kosova ve Arjantin'den gelen misafirleri selamladı.

 Yıldırım, "Hoş geldiniz, sefalar geldiniz. Bu önemli ve anlamlı  toplantı vesilesiyle sizleri Türkiye'de, güzel yurdumuzda ağırlamaktan büyük bir  bahtiyarlık duyuyorum. Yine Türkiye'nin dört bir köşesinden gelen değerli canlar,  sizleri de hürmetle selamlıyorum. bugün sizlerle beraber olmanın mutluluğunu  yaşıyorum. İnşallah bu beraberliğimiz, sohbetimiz, muhabbetimiz hayırlara vesile  olur. Sizlerin dualarınıza, himmetinize ihtiyaç olduğunu özellikle ifade etmek  isterim." şeklinde konuştu.

Programın düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür eden Yıldırım, bu  coğrafyanın, sevgi, hoşgörü medeniyetinin, birlikte yaşama kültürünün yeşerdiği  ve bütün dünyaya örnek olduğu topraklar olduğunu belirtti.

  "Bizler acıyı bal eylemesini bilmiş, birbirine kenetlenmiş bir  milletiz." ifadesini kullanan Yıldırım, Horasan erenlerinin getirdiği manevi  rüzgarın, Anadolu'yu, İslam'ın, imanın, sevginin ve merhametin adeta merkezi  haline getirdiğini vurguladı.

 Alevi irfanının bu topraklardaki merkezi konumunun, yüzyıllardır  ruhları, sözleri güzelleştirdiğini dile getiren Yıldırım, şöyle devam etti:

  "Bu vesileyle Anadolu'nun manevi mimarlarından Dede Garkın'ı da  rahmetle yad ediyorum. Hacı Bektaş Veli Hazretleri, Makalat eserinde  Alevi-Bektaşi yolunu tarif ederken, 'Yolumuz irfan ve insanlık sevgisi  üzerinedir.' diye ifade etmiştir. İslam tasavvufu düşünce geleneğinin merkezinde  insan vardır. Eşrefi mahluk olan insanın saadeti, hakkı, hukuku, insan onuruna  yaraşır bir hayat sürmesi, Horasan mektebinin en temel değerleri arasındadır.  Alevi-Bektaşi irfanı, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetinin mayasında çok önemli bir  yer alır. Osmanlı, üç kıtaya bu kültür, irfan, hoşgörü ve merhameti taşımıştır.  Bu kültür, bin yıllık kardeşliğimizi besleyen en güçlü pınarlardan bir  tanesidir."

"Fitne odaklarına karşı çok uyanık olmalıyız"

 İslam dininin, barış dini, Peygamberimizin de barış elçisi olduğunu  belirten Yıldırım, Allah'ın, iyiliği, adaleti, doğruyu emrettiğini, buna karşın  çirkin işleri, kötülüğü ve haksızlığı da yasakladığını ifade etti.

 Bu emirleri açıkça ihlal eden hiç kimsenin, İslam adına söz  söyleyemeyeceğini, Müslümanları temsil edemeyeceğinin altını çizen Yıldırım,  sözlerini şöyle sürdürdü:

  "Adına DEAŞ, IŞİD denen bir terör örgütünden yola çıkarak, hiç  kimsenin İslam'ı terörle yan yana getirmesine asla razı olamayız. DEAŞ, Boko  Haram, Şebab, PKK, YPG gibi terör örgütleri, sadece terör örgütüdür. İslam'la,  dinimizle hiç ama hiç alakası yoktur. Bu örgütler en büyük zararı da maalesef  dinimize, Müslümanlara zarar vermektedir. Biz dünyanın hiçbir yerinde masum  insanlara yönelen bir terör eylemini tasdik etmeyiz, kabul etmeyiz. Bu tür  eylemlere girişenlerin inançlarına, söylemlerine bakılmaksızın terör örgütü kabul  olarak etmeliyiz. İslam, terörün, şiddetin, zorbalığın, ırkçılığın tam  karşısındadır. Terör örgütleri vasıtasıyla bizleri, mezhep, meşrep hatta etnik  kimlik üzerinden ayrıştırmaya çalışan fitne odaklarına karşı çok uyanık  olmalıyız."

 "Önceliğimiz hep barış olmuştur"

 "Masum bir insanı öldüren, bütün insanlığı öldürmüş gibidir." diyen  İslam dininin, insan hayatını ve insan hayatının dokunulmazlığını esas aldığına  dikkati çeken Yıldırım, "Bizim geleneğimiz, adalet, merhamet ve hoşgörü üzerine  kuruludur. Bizim önceliğimiz hep barış olmuştur. Dünyanın hangi köşesinde olursa  olsun her mazlumun sorunu, bizim sorunumuzdur. Ülkemizin, bölgemizin ve bütün  insanlığın huzuru için terörle, hiç ayrım yapmadan mücadele veriyoruz. Bir yandan  da terörden zarar gören milyonlarca Suriyeli kardeşimize kucak açıp ekmeğimizi,  aşımızı paylaşıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Bu kültürün, Hoca Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş Veli, Hacı Bayram Veli  gibi erenlerin, terbiye ve tedrisatından nasiplenilen değerlerle anlam taşıdığına  işaret eden Yıldırım, "Biz bölgemizde huzur, barış istiyoruz. Biz dünyada huzur,  barış istiyoruz. Bütün gayretlerimiz bunun içindir. Bu sebepten dolayı dünyanın  iyiliği için Türkiye diyoruz." dedi.

 "Farklı olmak insanın fıtratından gelir"

Binali Yıldırım, günümüzde İslamofobi'nin, Batı medeniyetini  zehirlediğini, demokrasi, insan hakları ve özgürlük değerlerinin yerini  ırkçılığın, yabancı düşmanlığının ve İslam karşıtlığının almaya başladığını  vurguladı.

Küçük siyasi hesaplar için büyük insanlık değerlerinin kurban  verildiğini dile getiren Başbakan Yıldırım, şunları kaydetti:

  "Bu durum insanlık, Batı dünyasının geleceği adına hem üzüntü hem de  endişe vericidir. Ümit ederiz ki insanlık değerlerini yok etmeyi hedef alan bu  sapkınlığa karşı güçlü bir itiraz yükseltirken, birileri de bizim yanımızda yer  alsın. Farklı olmak insanın fıtratından gelir. Biz farklılıklarımızı insanlığın,  medeniyetin zenginliği olarak gördük, görüyoruz. Bunun bir örneği de benim.  Alevi-Sünni vatandaşlarımızın birlikte yaşadığı köyde doğdum. Benim adımın da çok  sevdiğimiz, sevdikleri için adını verdikleri komşumuzdan geldiğini sizlerle  paylaşmak isterim.

 Biz birbirimizin çocuklarına isim verecek kadar güçlü bağlarla, güçlü  bir hukukla birbirimize bağlıyız. Aynı sofrada, aynı tastaki çorbaya birlikte  kaşık salladık. Düğünlerimizi, sünnetlerimizi birlikte yaptık. Birlikte semaha,  birlikte halaya durduk. Cenazelerde beraber olduk, acılarımızı, hüzünlerimizi,  mutluluklarımızı paylaştık. Bu kardeşiniz Alevi kültürüne çok yakın ve çok sıcak  bir komşudur. Bu kültürün içinde büyüdüm. Biz iç içe yaşadık, birlikte yaşadık,  bundan sonra da ilelebet birlikte yaşamaya devam edeceğiz."

"Biz iç içe yaşadık, birlikte yaşadık, bundan sonra da ilelebet  birlikte yaşamaya devam edeceğiz." ifadesini kullanan Yıldırım, "Bin yıldır ne  başardıysak hep beraber başardık. Bin yıldır bütün sevinçlerimiz hep ortak oldu.  Bin yıldır bütün sorunlarımızı, badirelerimizi dayanışmayla birlikte aştık."  dedi.

Bugünün tabiatın uyanmaya başladığı gün olduğunu; dünya döngüsü içinde  tabiatın 20 Mart'ta uzun uykusundan uyanıp yeni bir bahara, yeni berekete,  bolluğa, neşe ve sevince uyandığını dile getiren Yıldırım, "Havamıza,  toprağımıza, suyumuza düşen cemreleri artık gönlümüze de düşürme zamanı  gelmiştir." şeklinde konuştu.

 Bugün Hz. Muhammed'in yol arkadaşı, can yoldaşı, sırdaşı, aynı zamanda  evladı yerine koyduğu İslamın en önemli kahramanı Hz. Ali'nin de doğum günü  olduğunu anımsatan Yıldırım, "Bu büyük tevafuka bakınız ki tabiat da onun  doğumuyla birlikte yeniden anlamlı bir doğuşa kucak açıyor ve bütün Türk dünyası  yeni bir güne Hz. Ali'nin doğum gününü kutlarcasına büyük bir neşeyle kavuşuyor."  dedi.

Yıldırım, Hz. Ali'nin, İslam dünyasının yegane ve en özel  şahsiyetlerinden biri olduğunu herkesin bilip kabul ettiğini aktararak, "Hicret  sırasında Hz. Peygamberimiz evini ona emanet etti. Bu genç kahraman, öldürülme  tehlikesini bile bile Peygamber efendimizin yatağına uzanmaktan asla tereddüt  göstermedi. O, Peygamber efendimizin bütün savaşlarında en ön safta yer aldı;  küfre, zulme ve her türlü olumsuzluğa karşı İslamın aydınlık yüzü oldu."  değerlendirmesinde bulundu.

Bu nedenle Hz. Muhammed'in "ben kimin mevlası isem Hz. Ali'de onun  mevlasıdır" dediğini anımsatan Yıldırım, "İşte bu yüzden Biz de 'duyduk ve uyduk'  diyoruz. Hz. Muhammed bizim son peygamberimiz, yüce kitabımız Kuranı, dinimizi  ikmal eden peygamberimiz. Duyduk ve uyduk." diye konuştu.

"Yüzyıllar boyu Anadolu'yu aydınlattı"

Yıldırım, Hz. Ali'nin, İslamın kılıcı, belagat ustası, ahlak abidesi;  bir kahraman ve bir şehit olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

  "Hz. Ali'nin şehadeti bütün İslam dünyasının yüreğini sızlattığı gibi  Hz. Hüseyin efendimizin şehadeti de yüreklerimizi yaktı, kavurdu. Hz. Hüseyin'in  şehadeti, zulme karşı izzetin, onurun, şerefin ilham kaynağıdır, sembolüdür.  Öylesine bir acı bıraktı ki hala Hüseyniyeler söyleriz, onun acısını, acımız  biliriz. Hz. Ali'nin yaktığı ilim, ahlak ve belagat ateşi, on binlerce fersah  ötede Horasan erenlerinde yankısını bulmuştur. Onların yetiştirdiği talebeler  bütün Asya'ya yayıldı; fikirlerini, erdem, ahlak, terbiye, ilim ve kanaat  öğretilerini Anadolu insanına bıkmadan, usanmadan anlattılar. Onda yanan manevi  ateş söndü, Anadolu aydınlanmaya başladı. Bu maneviyat yiğitlerinden biri de  Hünkar Hacı Bektaş Veli'dir. Hünkar'ın Suluca Karahöyük'te yaktığı diriliş ateşi,  yüzyıllar boyu Anadolu'yu aydınlattı, aydınlatmaya da devam ediyor. Hünkar,  yüzyıllar öncesinden 'bir olalım, iri olalım, diri olalım' dedi. Bir olmak,  Allah'ın birliğinde bir arada olmak, inançta, tevhitte ayrılığa düşmemektir.  Allah'a ulaşmanın tek bir yol yoktur. Allah'a ulaşan yollar, nefes alıp veren  bütün canlıların sayısı kadardır. Bu yollardaki tercihimizi tefrika konusuna  dönüştürmememiz gerek. Diri olmak; canlı olmak, yürekli olmak, hayatta kalmak,  çalışmak, mücadele etmek demektir. Allah'ın yolundan ayrılmadan bütün kalplerin  bir arada, tek bir kalp gibi atması demektir. İri olmak, büyük olmak, büyük  bedeni meydana getiren bir parça olmaktır. Hünkar, yüzyıllar öncesinden  sesleniyor: Vücut bütün azalarıyla tam bir vücuttur.' Millet bütün fertleriyle,  inançlarıyla, varlığıyla, birliğiyle büyük bir millet olur. İri olmak, büyük bir  millet olmak demektir. Hacı Bektaşı Veli'nin bu öğütleri bizim yönetim  anlayışımızın ve hayatımızın temel ilkesi olmaktadır."

 "Hacı Bektaş Veli'nin bu öğretisi bize her zaman rehberlik eder"

 "Hünkar'ın öğretisiyle yetişmiş bu büyük millet, nevruzu da Hz. Ali  efendimizin doğumuyla da özdeşleşmiştir." ifadesini kullanan Yıldırım, şunları  söledi:

  "Mübarek nevruz, kutlu nevruz, gelişmiş, dönüşmüş, Ali efendimizle de  özdeşleşip Sultan Nevruz olmuştur. Böylece nevruza sultanlık yakışır demek  istemiş ve Sultan Nevruz Cem'ini de eklemişlerdir. Bu Cem, Ali efendimizin  yolundan giden Hz. Hünkar'ın 'bir olmak, diri olmak, iri olmak' sözünün  tekrarlandığı cem haline yürütülegelmiştir. Hünkar diyor ki 'ayağa kalarsan  hizmet amacıyla kalk, eğer konuşacaksan hikmet ile konuş ve oturacağın zaman  saygıyla otur.' Allah'a ulaşmak için hangi yolu seçersek seçelim, Hünkar Hacı  Bektaş Veli'nin bu öğretisi bize her zaman rehberlik eder."

Başbakan Yıldırım, "Hizmet amacıyla ayağa kalmak, hikmetli sözler  söylemek, herkese saygı duymak, yolumuz da erkanımız da budur." diye konuştu.

 Hizmet amacıyla burada bulunduklarını anlatan Yıldırım, insana  hizmetin Allah'ın rızası için olduğunu, saygı için yarıştıklarını, aynı  Yaradan'ın kulu olduklarını ve ona döneceklerini belirtti.

Başbakan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

  "Hikmetli sözlere gelince, onun sahibi Hz. Ali Efendimizdir. Hz. Ali  Efendimizin doğum günü kutlu, sultan nevruzumuz hayırlı olsun. Bizler  birbirimizin musahibiyiz. Birbirimize sahip çıkmamız gerekiyor. Yunus Emre'yi,  Taptuk Emre'yi, Hacı Bektaş-ı Veli'yi, Pir Sultan'ı, Aşık Veysel'i, lafızdan  manaya geçirdiğimizde tevhitimiz sapasağlam olsun. Bize düşen Hz. Ali'yi de ve  Hz. Hüseyin'i de temsil ettiği değerlerle yüceltmek ve yolunu devam ettirmektir.  Bilginin kapısı, Allah'ın aslanı Hz. Ali'den ve şehitler serdarı Hz. Hüseyin'den  de öğrenecek çok şeyimiz var. Bugün evlatlarımıza, Hz. Ali'yi de Hz. Hüseyin'i de  hepimiz için ideal birer şeref tablosu olan Ehlibeyti de mutlaka öğretmeliyiz.  Ehlibeyt, Peygamber Efendimizin en yakınında olan ve ondan en çok nasiplenen  insanlar olarak, hepimizin müstesna örnekleridir.

Geçmişle avunarak, ya da her fırsatta geçmişin içinde dolaşarak,  bugünü kuramayız. Aramızdaki itilaflar varsa, bunu çözmek bizim en önemli  görevimizdir, en önemli sorumluluğumuzdur. Bu topraklarda bizi ancak  ayrıştırarak, kavga ederek birbirimizin sevgisini azaltmaya çalışıyorlar. Bizim o  hain planlayıcılarından öğreneceğimiz hiçbir şey yoktur. Dün kardeşi kardeşe  düşürüp, Hazreti Peygamber'in ashabı arasına  nifak sokanları, Ehlibeyt'i  Kerbela'da zalimce katledenleri, fitnede başrol oynayanları asla akıldan  çıkarmayalım. Çorum'da, Maraş'ta, Malatya'da, Madımak'ta, aynı fitne, aynı  zihniyet benzer amaçlarla işbaşındaydı. Olayları beraber okumak, entrikaları  birlikte değerlendirmek zorundayız."

"Aynı değerleri paylaşıyoruz"

Başbakan Yıldırım, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, telkin ve  iradeleri doğrultusunda 2009'da Alevi açılımı başlattıklarını, Bakan Faruk  Çelik'in çok uzun bir mesai harcadığını anımsattı.

 Milletin, birbirini daha yakından tanımasını, birbirinin sorun ve  taleplerine duyarsız kalmamasını, devletin vatandaşına kulak vermesini arzu  ettiklerini belirten Yıldırım, Aleviler ve Sünniler'in, bu cennet vatanda kardeş,  özgür olduğunu kaydetti. Yıldırım, "Her ikimizde ayrı değerleri paylaşıyoruz,  bütün mezhepler aynı değerleri paylaşıyor." dedi.

Bu çalışmalardan büyük mesafe alındığına işaret eden Yıldırım, bugün  bunu gördüklerini, geldikleri noktanın önemli, değerli olduğunu bildirdi.

"Alevi olsa ne olur Sünni olsa ne olur?"

Kendilerine düşenin, bundan böyle aralarındaki kardeşlik köprülerini  daha güçlü kılma zamanı olduğunu vurgulayan Başbakan Yıldırım,  bu coğrafyada  birlikte yaşama ahlakının çıtasını hep beraber yükselteceklerini kaydetti.

Yıldırım, çocukların daha emin, daha huzurlu bir ülkede yaşama hakkına  sahip olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:

"Bize düşen görev, konuşarak, anlaşarak meselelerimizi, mesele  olmaktan çıkarmaktır. Birbirimizi ötekileştirmeden dinleyeceğiz, birbirimizi  anlamak için daha çok çaba harcayacağız. Farklılıklarımıza değil, ortak  yanlarımıza daha fazla yoğunlaşacağız. Bizler aynı bedenin, aynı inancın, aynı  ruhun unsurlarıyız. Yaradanımız, kitabımız, hayat rehberimiz bir. Dahası aynı  medeniyetin, tarihin, toprakların çocuklarıyız. Köklerimiz bir. Geçmişten gelen  kader birliği, bizim birbirimizi daha doğru anlamamamıza, daha çok sevmemize  yeter de artar bile. Biz birbirimizden güç alacak, ortak değerlerimiz etrafında  birbirimizin hakkını, hukukunu koruyarak, kardeşçe yaşayacağız. Husumeti değil  kardeşliği bu topraklarda daim kılacağız. Birlik lokmasını birlikte yiyeceğiz.

Ehlibeyt'e kim hürmet etmezse ne Alevi ne Sünni'dir. Kerbala'da  zalimlerce şehit edilen Hz. Hüseyin Efendimize, resulu Ekrem Efendimize de hürmet  etmeyen Alevi olsa ne olur Sünni olsa ne olur? 12 imam, hepimizin değeridir.  Nasıl ki Hz. Fatıma annemizi bilirsek, bu imamların hepsini de Ehlibeyt yolunun  uluları olarak görürüz. Horasan'dan gelip dergahını bu topraklarda kuran Hacı  Bektaş-ı Veli, Hz. Mevlana ile aynı kutlu yolun farklı sesleri, nefesleridir.  Mevlana'nın ney ve sema ile aşkını dile getirdiği gibi Hacı Bektaş-ı Veli de saz  ve semah ile aynı aşkı dile getirmiştir. Yol birdir, maksat birdir, menzil  birdir. Hacı Bektaş-ı Veli'nin edebinden, erkanından eline, beline, diline sahip  olacaksın öğüdünden nasiplenmek mecburiyetindeyiz. Bu muhteşem söz, sadece tablo  olarak odalarımızda asacağımız birşey değildir. Siyaset dahil bütün hayatımızın  merkezine oturtmamız gereken bir ahlak, yaşam ilkesidir. Bu öğretiyi, geleneğini  ayakta tutmaya, yaşatmaya memuruz. "

Bir arada yaşama kültürü

Yıldırım, manevi önderlerin toplumun ahlak mimarları, edep mimarları  olduğunu belirtti. Bu anlamda AK Parti hükümetleri olarak bazı çalışmalar  yaptıklarını ifade eden Yıldırım, "Nevşehir Üniversitesinin adını Hacı Bektaş  Veli Üniversitesi olarak değiştirdik. Din kültürü ve ahlak bilgisi programlarına  farklı mezheplerin yaklaşımlarını da dahil ederek güncelledik. 2011-2012 eğitim  öğretim yılından itibaren Aleviliğin de öğretime dahil edilmesini sağladık. Dost  Eli Yardım Eğitim ve Kültür Vakfıyla iş birliği halinde Milli Eğitim  Bakanlığımız, Hacı Bektaş Veli Anadolu Lisesi Proje Okulu çalışmasını başlattı.  Bu okulda Alevi Bektaşi yorumunun öğretilmesi hedeflendi. Hacı Bektaş Veli  Anadolu Lisesini 2017-2018 eğitim döneminde faaliyete geçireceğiz."  dedi.Yıldırım, TRT 2 Televizyonunda Muharrem ayı boyunca özel yayınların  gerçekleştirildiğini, bu tür programlar artarak devam edeceğini ifade  etti.Hacı Bektaş Veli dergahını, milletin hizmetine layık bir ziyaretgaha  dönüştürmek için de bazı çalışmalar yaptıklarına değinen Yıldırım, şöyle devam  etti:"Manevi büyüklerimizin huzuruna para vererek çıkmayı kabul etmedik  ve bu uygulamayı tümden kaldırdık. Alevi geleneğinin yazılı belgelerini muhafaza  etmek bizim en önemli görevlerimiz arasındadır. Bu manada Diyanet İşleri  Başkanlığımız birçok değerli kitap yayımladı. Sözlü geleneği yazılı hale  dönüştürmek için de çalışmaya ihtiyaç var. Bu çalışmalar da Kültür Bakanlığımız  bünyesinde devam ediyor. Yüzlerce Alevi Bektaş-i geleneği klasiği yayına girdi.

Dünyanın hiçbir ülkesi  bizim kadar bir arada yaşama kültürüne,  tecrübesine sahip değil. Biz, yüzyıllar boyu bütün inanç mensuplarıyla hep  beraber olduk, birbirimizin hukukuna her zaman sahip çıktık. Bütün tarikatlar,  mezhepler, yollar birbirini rakip görmeden, birbirinin hakkına, hukukuna riayet  ederek bugünlere geldiler. Hacı Bektaş Veli'nin, Yunus'un, Mevlana'nın sevgi ve  muhabbet dili olmasaydı bu topraklar çorak olurdu. Semah ve Sema olmasaydı saz ve  söz ruhumuzu inceltmeseydi medeniyet yolunda mesafe alamazdık."  Tarih  boyunca bir arada yaşamış insanların birbirini dışlamasının, ötekileştirmesinin  Anadolu topraklarının ruhuna aykırı olduğunu vurgulayan Yıldırım, cumhuriyetin  bütün değerleriyle, kazanımlarıyla birlikte dünyanın en güçlü ülkelerinden birisi  olma yolunda emin adımlarla ilerlediklerini ifade etti.Halkın, refah ve  huzuru herkesten daha çok hak ettiğini belirten Yıldırım, bunun önündeki bütün  engellerin kaldırıla kaldırıla bugünlere gelindiğini aktardı.

Yıldırım, bu topraklarda ırkçılık, nefret ve ayrımcılığın hayat  bulamayacağını kaydederek, her türlü ayrımcılığı, ötekileştirmeyi de  reddettiklerini vurguladı.Aynı ülkenin çocukları, aynı devletin  vatandaşları, aynı inancın temsilcileri olduklarını ifade eden Başbakan Yıldırım,  "Bu muhteşem ülkenin bütün vatandaşları bizim için birdir, beraberdir, kardeştir.  Allah muhabbetimizi daim eylesin, birbirimizin hukukuna azami riayet eden  kullarından eylesin. Bütün Bektaşi kardeşlerimi sevgiyle, muhabbetle  selamlıyorum. Günümüz mübarek, geleceğimiz aydınlık olsun." diye konuştu.

NotlarSaygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın  okunmasıyla başlayan programda, Başbakan Yıldırım, arka fonda nevruz ateşinin  yandığı platformda konuştu.Programda, Dede Garkın Ocağı Dedesi Hüseyin  Dedekargınoğlu yönetiminde nevruz cemi yapıldı. Başbakan Yıldırım ve  beraberindekiler de cemi izledi. Programa, Başbakan Yardımcısı Numan  Kurtulmuş, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, Kültür ve Turizm Bakanı  Nabi Avcı ile ABD, Arnavutluk, Almanya, Arjantin, Bulgaristan, Romanya,  Yunanistan, Makedonya, İran ve Irak'tan 180 Alevi önderi katıldı.

binali yıldırım, nevruz, bugün,Alevi,İslam,Ankara,Nevruz,Selçuklu,Binali Yıldırım

binali yıldırım, nevruz, bugün,Alevi,İslam,Ankara,Nevruz,Selçuklu,Binali Yıldırım

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x