GERÇEK ZAMAN
Filiz TEKALTI

Filiz TEKALTI

GERÇEK ZAMAN

Değerli okurlar, uzun bir süredir kalemi elime almak bana çok yorucu geliyordu ve yazmak değil düşünmek bile ne kadar zordu anlatamam.

Yaşamın manasını yeni baştan izledim gibi ve hani derler ya hayat çok kısaymış, sanki bunu ilk kez yeniden anlamış oldum.

Hepimiz aileler içinde doğup büyüyoruz ve yeni aileler kurup, çocuklarımız oluyor ve çocuklar büyüyor derken, farkına varmadan biyolojiksel olarak, yaşlılığın tam kucağında buluyoruz kendimizi. İstesek te istemesek te, artık bedenen ve zihnen eskisi gibi daha çabuk davranamıyor ve sağlık açısından da değişik hastalıkları koleksiyon yapmaya başlıyoruz. 

Etrafımızda bulunanlar, yakınlarımız akrabalarımız ve arkadaşlarımız yaprak dökümü gibi düşmeye başladığında, hala sıranın ne zaman bize geleceğini düşünebiliyor muyuz acaba!. Derler ki insanoğlu bir gün öleceğini bilen tek canlıdır ama, bilmez gibi yasamaya devam ediyor.

Maalesef ben de bunu ne düşündüm ve ne de yakından izleyebildim. Bundan sonrası nasıl düşünürüm bilemem ama, şu an yaşlı insanlara karşı aşırı bir koruma hissi taşımaktayım, tıpkı küçük bir çocuğun yürümeye başlaması ve dengesini öğrenip ayakta durmaya çalışabilmesi gibi. Yaşlılıkta da bu dengeyi sağlayabilmenin ve yeniden çocuklaşıp, nefes alındığı müddetçe hayata tutunmaya çalışılmanın ne kadar yorucu ve zor olduğunu görebiliyor muyuz acaba..

Hele bir de bu zamanlar da yapayalnız olma durumu varya, bundan daha kötüsü olabilir mi?? Düşünün böylesi bir durumda hiç kimseniz yoksa ve yardım edeniniz yoksa ve o sımsıkı aile bağları çözülmüşse ve o vicdan denilen hissiyat bitmişse, halimiz nice olacak.. Hani derler ya “Allah kimseye muhtaç etmesin” ve “elden ayaktan düşürmesin” diye, ne kadar yol gösterici atasözlerimiz var ama nedense bunları zamanında anlayabilmekte güçlük çekiyoruz.

Fani dünyanın fani oyunları mı desem yoksa insanlığın tükendiği zamanların başlangıcı mı desem, ikilemdeyim.!
İnsanlığın ne denli önemli olduğu işte bu zamanlarda, yani hastalıkta, yaşlılıkta ve zor günlerde yüz gösteriyor. İnsanoğlu birbirine muhtaçtır ve aile, akraba, dostluk ve arkadaşlıklarımızda, birbirimizin yanında olmak manevi açıdan çok faydalıdır. Bunun değerini her zaman bilmemiz gerekiyor ama biliyor muyuz acaba..

Sosyal medyada dikkatimi çeken önemli bir unsura değinmek istiyorum. Dünyanın her yerinde, herkes resimler, durumlar paylaşıyor ve beğenilerin ve olağanüstü güzel yorumların haddi hesabı yok. Hani bir kıskandırma yarışı ve gösteriş merakı almış başını gidiyor. Sosyal medya sanki bir günah çıkarma duvarı rolünü üstlenmiş bulunmakta. Ama bütün bunlar sadece bir gösterişten ibaret. Dünyamız artık sanal dünyada dolaşıyor, hiç bir şey gerçek değil ve her şey sadece sahte sözlerde saklı, orada başlıyor ve orada bitiyor.

Günümüzde yaşadığımız her şeyi buralarda paylaşır olduk, acımızı, kederimizi, sevinç ve neşemizi. Olur hani bütün bunlar normal karşılanabilir ama herşeyin bir sınırı olmalı. Sözde teselliler ve aşırı sevgi gösterileri, gerçekten haddini aşmış durumda. Sahte sevgiler, vaatler, dostluklar, arkadaşlıklar ve sahiplenmeler, aslında benliğimizde derin yaralar açmaktalar. Sanal dünyada klavye insanlığı yapma yerine, neden gercekten birbirimize düşkünlüğümüzü, eskiden olduğu gibi, birbirimizi ziyaret ederek, hatır sorarak  ve gerçekten insanlığa yakışan davranışlarla belirtmiyoruz. 

Sahte sevgi gösterişi anlık tatmin edicidir ve kalıcı değildir, bunu anlamak için kahin olmak gerekmiyor. Gerçek sevgi kalıcıdır ve degeri tartışılamaz, bunu yapabilmek ne çok zordur ve ne de fazla zahmet ister. 

Birbirimize sevgimizi esirgemeyelim ve daima sevdiğimizi ve sevildiğimizi  göstermekten kaçınmayalım. Sevgi ve insanlık pahalı bile değildir ve öğrenmesi de çok zor değil. Belki hepimiz duygularımızı rahat söyleyemiyoruz  veya açıklayamıyoruz ama davranışlarımızla da bunu gösterebiliriz. Hayatta ki en efektif ilaç sevgi olmalı ki, hala bütün kalplerin tek anahtarı olmaya devam etmektedir. 

Sağlıcakla kalın

Son Yazılar