TARİHİ SINAV 15 TEMMUZ
Mahmut ÖVÜR

Mahmut ÖVÜR

TARİHİ SINAV 15 TEMMUZ

Tam bir yıl önce bugün kanlı bir darbe ve işgal girişimiyle destansı bir demokrasi ve vatan direnişini iç içe yaşadık. Bu bir milat ve bir dönüm noktasıydı. Ve öyle bir dönüm noktası ki, siyasetten sokağa, askerden polise herkesin net bir tutum alması gerekiyordu. Ya darbecilerin safında olacaktınız ya da halkın...
Milletin büyük çoğunluğu, özellikle de muhafazakâr-milliyetçi kesim tanklara, bombalara meydan okuyarak ilk kez bir darbeye direndi. Bu tarihi bir sınavdı. Bu sınavda ne yapacağı en çok merak edilen ise siyasetçilerdi.
O gecenin kilit ismi ve darbecilerin de bir numaralı hedefi hiç kuşkusuz Cumhurbaşkanı Erdoğan'dı. Siyasi yolculuğuna "beyaz kefenimizi giyerek çıktık" demesiyle bilinen Cumhurbaşkanı, o gece de aynı çizgisini sürdürdü ve halkı meydanlara, havaalanlarına çağırarak darbecilere meydan okudu.
Başbakan Binali Yıldırım da aynı çizgiyi izledi ve daha "kalkışma" haberini alır almaz tavrını koydu: "Kalkışmaya izin vermeyeceğiz." Bu net tavrı gösteren bir başka isim daha vardı: MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli. Bahçeli, o gece kalkışmanın kabul edilemez olduğunu belirtti ve hükümetin yanında olduğunu söyledi.
Peki ya diğer siyasi aktörler? Onların içinde tavrı en çok merak edilen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'ydu. Sol adına siyaset yaptığını, darbelere karşı olduğunu belirten, hatta "darbe olsa tankın üzerine ilk ben çıkarım" diyen Kılıçdaroğlu, o gece tam tersini yaptı.
Üstelik darbecilerin işgal ettiği ve halkın akın akın gelmeye başladığı saatlerde İstanbul Atatürk Havaalanı'ndaydı. Halkın saflarına katılmadığı gibi, bulunduğu VIP salonunu terk etmek için tankları çektirdi. Sonra da o geceyi Bakırköy Belediye Başkanı'nın evinde geçirdi. Halk tanklara, kurşunlara karşı direnirken, o sadece "izlemekle" yetindi.
Böylece bir siyasi aktör olarak hayatın ona sunduğu tarihi bir fırsatı kaçırıyordu. Bu durumda "lider" olmak bir yana doğrusu bir siyasi aktör olarak bile o saatten sonra siyaset yapması çok zor. Bakmayın, "adalet" yürüyüşüyle, yürüttüğü "kontrollü darbe" siyasetiyle ayakta kalma çabalarına. Bir siyasi aktör, demokrasi tarihimizin en anlamlı sivil direnişi karşısında yanlış yerde duruyorsa, hatta onu kirletmek için "20 Temmuz Darbesi" gibi uyduruk bir gerekçeye sığınıyorsa, ne halk affeder, ne de tarih.
Benzer bir kaderi bazı kesimlerin "umut" bağladığı MHP'den ihraç edilen Meral Akşener'in yaşaması da kaçınılmaz. Akşener de o geceyi sessiz geçirenlerden... Onu yakın tanıyan bir siyasetçi şöyle diyor: "Siyaset cesaret işidir. Bu saatten sonra ondan hiçbir şey olmaz. Eğer o gece Taksim'e çıksaydı Jan Dark olurdu."
HDP'li siyasi aktörlere gelince... Onların 15 Temmuz'la bir bağ kurma ihtimalleri zaten yok. Uzun süredir "darbe dinamiği harekete geçti" diyen bu aktörler, aslında o darbenin olmasını bizzat isteyenlerdi.
15 Temmuz'un birinci yılında böyle bir siyasi fotoğrafla karşı karşıyayız. Bundan sonra siyasi mücadele, FETÖ gibi küresel kirli bir aparatın öncülük ettiği bir darbe karşısında sessiz kalanlar, destek olanlar ve küresel güçlerden medet umanlarla, o darbeye karşı halkla birlikte direnen irili ufaklı "milli ve yerli" siyaset bloku arasında geçecek.
Kim ne derse desin, tarihin yanlış yerinde duranlar kaybetmeye mahkûm.

Son Yazılar