TÜRK GENÇLİĞİ NEREYE SÜRÜKLENİYOR?
Sibel PARMAKSIZ

Sibel PARMAKSIZ

TÜRK GENÇLİĞİ NEREYE SÜRÜKLENİYOR?

Okullarda eğitim yılı başladı ama sağlıklı eğitim bir türlü başlayamıyor. PROJE OKULU adı altında tüm okullarımızın İMAM HATİPLEŞTİRİLME amacı karşısında öğrenciler, veliler, öğretmenler ayakta, isyanda..

Geçtiğimiz akşam (20 Ekim) Milli Eğitim Bakanı, kendisine yöneltilen Proje Okulu konusundaki soruya doğrusu çok net bir YANIT verdi: “HAYIR…HAYIR…HAYIR..”. Soruyu yöneltenin suratına bile bakmadan, arkasını dönerek hızla uzaklaştı, gayet saygısızca, fütursuzca “HAYIR..HAYIR..HAYIR..”!!! Sorulan sorular karşısında böyle bir tutum sergileyen bir başka bakan, yönetici, dünyada var mıdır bilemem.?

Yaz döneminde 200’e yakın Meslek ve İmam Hatip Lisesini proje okuluna çeviren bakanlık, kapsamı genişleterek Türkiye’nin en gözde ve köklü Anadolu Liseleri ile Fen ve Sosyal Bilimler Liselerini de Proje okulu ilan etti. Bu okullara yönetici ve öğretmen atama yetkileri Milli Eğitim Bakanlığı’nda toplandı. Görev yapan ve görev süresi 8 yılı aşan çok sayıda öğretmen 15 Temmuz darbe girişiminin ardından çıkarılan KHK ile norm fazlası ilan edildi. Bakanlık norm fazlası ilan edilen öğretmenlerin öğretmen açığı bulunan okullara tayin edileceğini açıkladı. Bunun ardından bu okullarda veli, öğrenci ve mezunların protesto gösterileri başladı.

TEOG sınavlarında Türkiye’de %1 lik başarı dilimine giren öğrencilerin kayıtlı olduğu bu okulların üniversite başarıları da %70’in ve hatta bazılarının %90’ın üzerinde.

Bu okulların kuralları ve kurumsal yapıları birilerini rahatsız etti anlaşılan. Çalışıp yüksek puan alan öğrencilerin bulunduğu bu okullara

birilerinin düşük puan almış çocukları sessizce sözde kontenjan açığı gerekçesiyle kaydedildi. Kontenjan açığı için uygulanan taban puan sınırlaması kaldırıldı.

Uzman öğretmen kadroları dağıtılıyor. 155 proje okulunda 8 yılını doldurmuş öğretmenler merkeze alınıyor, okullarından ve öğrencilerinden kopartılıyorlar. Lise koridorlarında duygusal vedalar yaşanıyor.

Gönderilen öğretmenler, yabancı dil biliyorlar. Türkiye’nin sayılı üniversitelerinden mezun olduklarını, zorlu sınavları kazandıklarını, bu kadar yıl emek verdikten sonra kenara itildiklerini söylüyorlar.

Çocuklarını büyük fedakarlıklarla sınava hazırlayan veliler, okullarının eğitim kalitesine ve kurum yapısına yapılan bu haksız müdahaleye isyan ediyorlar. Çocukları ile birlikte okul önünde eylem yapıyorlar.

Tecrübeli öğretmenlerin sınavla ve bazı kriterlere göre yönetici atanması uygulamasının terk edilmesi ve tamamen liyakat dışı bir anlayışla sadece Milli Eğitim Bakanı tarafından atanmasının, tecrübenin ve dolayısıyla donanımın en önemli ve kritik olduğu milli eğitimde nasıl sonuçlar doğuracağını tahmin etmek zor değil.

Bu uygulama ilk meyvesine(!) geçtiğimiz günlerde tanık olduk. Milli Eğitim Bakanı tarafından Türkiye’nin en köklü okullarından biri olan İstanbul Kabataş Erkek Lisesi’ne atanan müdür yardımcısı Şakir Voyvot’un sözleri tüm endişeleri doğrular nitelikte. Ya da başka bir ifadeyle kastedilen projenin aslında ne olduğunun ilamı; “Bütün okullarımızın imam hatip lisesi olmasının zamanı geldi.”

İmam Hatip Liseleri “İmam” yetiştirmek için varlar. Kurulma amaçları bu ve bu nedenle de üniversite sınavlarında her bölüme giremiyorlar. Zira eğitim programları ve içeriği buna göre düzenlenmiş durumda. Farklı branşları isteyenler de bildiğimiz liselere gidiyor. Yani bu bir

tercih meselesi. İmam olmak isteyen imam hatiplere, öğretmen, doktor, mühendis, işletmeci vs. olmak isteyen düz liselere gider.

Ama AKP iktidarı, yıllardır eğitimle uğraşmakta ve adeta yaz boz tahtası gibi sistemi altüst eden değişiklikler yapmakta. Bilim, edebiyat, sanatla yoğrulmuş “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” bir nesil yerine dini kalıplara sıkıştırılmış, çağdaşlıktan ve bilimsellikten uzak, biat edecek “dindar” bir nesil istiyor.

İktidarları boyunca en çok çalıştıkları alan bu sebeple eğitim sistemi yani geleceğimiz ve onları yetiştiren kadınlarımız oldu.

Gezi olayları korkulu rüyaları idi, aynı kabusu bir daha yaşamamak için her yol mubah.

Anayasaya aykırıymış, Danıştay yürütmeyi durdurmuş, insan hakları, evrensel hukuk, demokrasi, özgürlük,,, umurlarında değil.

Bu halk ne söylesek, ne yapsak susuyor, diye düşünüyor olabilirler…

Gezi gençliği korkulu rüyaları idi. Bu rüyayı unutmak isteyebilirler. Lakin, gençlerle uğraşmaya da pek gelmez. Yaşamlarına, eğitimlerine, geleceklerine bu kadar müdahale karşısında sabırları da taşabilir. “okuluma dokunma”, “biz proje değiliz”, “öğretmenime dokunma” diyorlar.

Fazla üzerlerine gitmeyin, çocuklarımızın gelecekleriyle uğraşmayın artık..

Danıştay’ın anayasaya aykırı bulduğu bu uygulamayı durdurun…

(Not: Bu okulların velileri ve çocukların gelecek planları, arayışları ile Diyanetin camilerde gençlik örgütlenmesi, sonraki yazıların konusu olacak.)

Sibel PARMAKSIZ

Son Yazılar