KÜRT SİYASİLERİN ŞİDDETLE İMTİHANI
Mahmut ÖVÜR

Mahmut ÖVÜR

KÜRT SİYASİLERİN ŞİDDETLE İMTİHANI

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Leyla Zana ile görüşeceğini açıklaması herkesi umutlandırdı. Umutlandırdı çünkü bir avuç şiddetsever dışında kimse şiddetle Kürtlerin hiçbir hak elde edemeyeceğini biliyor.
Bunun "Bağımsız Kürdistan" için olmadığını PKK dahil tüm aktörler söylüyor. Kendi önerdikleri "Demokratik Özerklik" için de silahlı mücadeleye, şehirleri yakıp yıkmaya, bombalamalara gerek olmadığını Leyla Zana dahil çok sayıda siyasi aktör dile getirdi.
Dahası üç yıl önce 21 Mart 2013 Newroz'unda Öcalan "Silahlı mücadele dönemi bitmiş siyaset dönemi başlamıştır" demedi mi? Peki, bu gerçekler ortada dururken, PKK niçin savaşıyor?
Görünen o ki, bu kararda, bölgesel ve küresel hesaplaşmaların etkisi kadar, PKK ve Kürt siyasetçilerin şiddetle ilişkisinin de etkisi var. Şiddetle siyaset yapmanın Kürt toplumunu nasıl derin travmalara sürüklediği, toplumsal değerlerin nasıl tahrip edildiğini yaşayarak görüyoruz. Bedeli çok ağır bir dayatmaydı bu...
Yazar Orhan Miroğlu, akademisyenlerin PKK şiddetine övgü dizmelerini "kurtarıcı şiddet" olarak görmelerine bağlıyor. Onlara göre, PKK şiddeti AK Parti'den kurtuluşun bir aracı. Aynı şey farklı biçimde Kürt siyasi aktörleri için de geçerli. Onlar da devlet karşısında şiddete "kurtarıcı" gözüyle baktı, bakıyor.
Bırakın terör örgütü denilip denilmemesini, hiçbir dönem, PKK'nın kapsama alanında olan herhangi bir Kürt sivil siyasetçi, şiddete karşı ciddi bir duruş sergilemedi, sergilemek istemedi.
Bunun iki nedeni vardı, ilki eski ceberut devletle baş edilemeyeceği korkusu ve sol siyasetin başka seçenek yokmuş gibi şiddeti yüceltmesi... Gandi'nin değil, Che Guevara'nın yolu tercih edildi.
Bu konuda barışçı kimliğiyle tanınan rahmetli Orhan Doğan'a 2006'da İstanbul Esenyurt'ta sorduğum, "AB'ye girme yolunda ilerleyen bir Türkiye'de, bağımsızlıktan vazgeçen Kürt siyaseti neden silahları bıkamıyor?" sorusuna verdiği şu cevabı her şeyi özetliyor: "Silah bizim güvencemizdir bırakılmamalı." 
İkincisi ise PKK'nın siyaset sahnesine çıktığı andan itibaren kendisi dışındaki tüm siyasi aktörleri şiddetle susturması... Bunda eski devletin de katkısı var. PKK içi infazların nasıl korku yarattığını herkes biliyor.
Mesela bugün hendek siyasetinin yanlış olduğunu söyleyen onlarca HDP'li var. Ama hiçbiri çıkıp bunu söyleyemez. Öldürülmek önemli bir korku ama bakın bir HDP'li ne diyor: 
"Söyleyemeyiz çünkü sadece öldürülmekten değil 'hain' ilan edilmekten korkuyoruz. Hem öldürülüp hem hain ilan edilmeyi kim göze alabilir." 
İşte daha dün medyaya yansıyan, Kürt sanatçı Çiyager'in söyledikleri: "Özgürlük, barış ve demokrasi gibi bir takım çağdaş kavramların arkasına sığınılarak toplumun değiştirilmesi ve dönüştürülerek öz değerlerinden yoksun bırakılmaya çalışılmasına dur demenin zamanı geldi. Kürtleri Kürt yapan namus, haya, yardımlaşma gibi değerler bir bir yok ediliyor. Bunu uzun uzun düşündüm ve Facebook sayfamda HDP ve PKK'nın yaptıklarının yanlış olduğunu toplumu bozduğunu yazdım. Aman sen misin bunu yapan; beni yıllardır baş tacı eden yüzlerce PKK'lı, HDP'li bir anda hain ilan ettiler."
Kürt siyasi aktörleri tam da bu nedenle bir yol ayrımında. Artık bir karar vermeli ve toplumun destek vermediği PKK şiddetine dur demeliler. Barışın yolu buradan geçiyor.

Son Yazılar