'KEFİL OLUNCA SORMADIM, ŞİMDİ NEDEN SORAYIM'

'KEFİL OLUNCA SORMADIM, ŞİMDİ NEDEN SORAYIM'

AK Parti'de 16 Nisan referandumu sonrası başlatılan değişimin en kritik aşaması yerel yönetimlerde yaşanıyor.
Kritik diyoruz çünkü seçimlere daha bir buçuk yıl var ve belediye başkanlarını hukuki gerekçeler dışında ve demokratik süreçler içinde değiştirmenin ara formülü yok...
Oysa 30 Mart 2014 yerel seçimlerinden bu yana, siyasette çok köklü değişimler yaşandı. Başbakan değişti, siyasal sistem değişti, ilk kez yakın tarihimizde bir Cumhurbaşkanı kurucusu olduğu partinin başına geçti.
Ve en önemlisi Türkiye 15 Temmuz gibi kanlı bir darbe ve işgal girişimini atlattı. Tüm bunların genel veya yerel siyaseti etkilememesi mümkün değil. Ayrıca parti tabanında ve toplumda bazı belediye başkanları için ciddi bir değişim talebi var.
AK Parti sık sık yaptığı kamuoyu yoklamalarıyla bunu ortaya koydu ve tek tek belediye başkanlarına bu tabloyu gösterdi.
Bazı illerde ve ilçelerde belediye başkanlarının tutumu nedeniyle ciddi oy kaybı olduğu hatta başkanların oylarının bazı yerlerde yüzde 20'lere düştüğü bile görüldü.
Bu sonuçta, toplumla yeterince bağ kuramamaktan FETÖ ile dolaylı ilişkiye kadar bir dizi faktörün etkisi var. Bu yüzden Cumhurbaşkanı Erdoğan başından beri, bu değişimin gönüllü yapılması gerektiğini söyledi. Çok istekli görünmese de ilk adımı Kadir Topbaş attı. Arkası da Düzce Belediye Başkanı Mehmet Keleş ve Niğde Belediye Başkan Faruk Akdoğan'ın istifasıyla geldi. Şimdi sırada Melih Gökçek, Recep Altepe ve Ahmet Edip Uğur var.
Bu arada sürprizler de bekleniyor.
Sayı çok fazla olmasa da Ordu, Çorum ve Gaziantep'le birlikte İstanbul gibi büyük illerdeki birkaç ilçe belediye başkanının da istifa etmeleri şaşırtıcı olmayacak.
Bu tartışmaların yükseldiği son birkaç günde İstanbul ve Anadolu'dan çok sayıda belediye başkanı ve il yöneticisiyle konuştum.
Hava hiç de negatif değil, tam aksine bazı belediye başkanlarının direnç göstermesi tepki bile çekiyor.
Tecrübeli bir il başkanı şöyle diyor: "Şu gerçeği kabul edelim bazı belediye başkanlarımızın durumu vahimdi. Yapılan kamuoyu yoklamalarında yerlerde sürünüyordu.
Onlar üzerinden AK Parti'ye yöneltilen kızgınlık giderek nefrete dönüşüyordu. Bu gerçeği Cumhurbaşkanı gördü." Bir belediye başkanı ise istifalara ve direnç meselesine farklı pencereden bakıyor:
"Ben kendimden biliyorum, ilk göreve geldiğimde kimse beni tanımıyordu.
Tek başıma adaylığımı koysam, kesinlikle seçilemezdim. Ama Tayyip Bey gelip elimi kaldırdı, 'Ben kefilim' dedi.
O gün 'bana neden kefil oluyorsun' diye sormadım şimdi neden sorayım..."
AK Parti'nin sessiz sedasız yapmak istediği ama giderek yüksek sesle tartışılan bu değişim, aslında söylenenlerin tam aksine kaygı değil, AK Parti tabanında yeni bir motivasyon kaynağı oluyor.

Yerel seçimleri ötelemek 
AK Parti tabanı ve çevresi belediye başkanları üzerinden yürütülen istifa meselesini çoktan aşmış, yeni bir tartışma başlatmış görünüyor. Birçok belediye başkanı ısrarla Mart 2019'da yapılacak yerel seçimlerin genel seçimle birleştirilmesini istiyor. Bunun nedeni de martın yerel seçim açısından en kötü ay olması. Aslında bu talep yeni değil, insanların kıştan çıkarken bir seçime gitmesinin çok zor olduğu hep söyleniyor. Ama adım atılmıyor. Seçimleri erkene almak için anayasa değişikliği gerekirken, ileri atmak için böyle bir değişikliğe de ihtiyaç yok.
Önümüzdeki günlerde bu tartışma kaçınılmaz olacak.