KALIN: ERDOĞAN, VE HÜKÜMET KÜRT SEÇMENİN GÜVENİNİ KAZANMIŞTIR!

KALIN: ERDOĞAN, VE HÜKÜMET KÜRT SEÇMENİN GÜVENİNİ KAZANMIŞTIR!


KALIN: ERDOĞAN, VE HÜKÜMET KÜRT SEÇMENİN GÜVENİNİ KAZANMIŞTIR!

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, "Kürt vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu demokratik reformları, yatırımları, kamu düzenini ve terörle mücadeleyi desteklemektedir. Kürtler ile PKK arasında kesin bir ayrım yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümet, Kürt seçmenin güvenini kazanmıştır" dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Daily Sabah gazetesindeki makalesinde, pazar günü milyonlarca  vatandaşın sandıklara giderek parlamenter sistemin yerine cumhurbaşkanlığı  hükümet sisteminin getirilmesini de içeren anayasa değişiklik paketini oyladığını  anımsattı.

 Yüzde 86'ya yaklaşan katılımla gerçekleştirilen halk oylamasında  seçmenlerin yüzde 51,4'ünün "evet" oyu kullandığını ifade eden Kalın, böylece  Türkiye'nin modern siyasi tarihinde yeni bir sayfa açıldığını belirtti. Kalın, halk oylamasının birkaç önemli sonucunun bulunduğuna dikkati  çekerek, 16 Nisan'ın Türk demokrasi tarihinde bir dönüm noktası olduğunu  kaydetti.   Tarihte ilk kez ülkenin hangi sistemle yönetileceğine darbecilerin  değil milletin karar verdiğini vurgulayan Kalın, şöyle devam etti: "1960'da yaşanan askeri darbeyle Türkiye'nin demokratik yollarla  seçilmiş hükümeti devrilmiş, cumhurbaşkanlığı makamının siyasi partilerle bağı  koparılmış ve takip eden yıllarda birçok zayıf koalisyon hükümetini ortaya  çıkaran sakat bir parlamenter sistem tesis edilmişti. Parlamenter sistem,  seçilmişlerin askeri vesayet rejiminden daha zayıf olmasını garanti altına alarak  vesayetçilerin politika belirlemesine, beğenmedikleri hükümetlere istifa baskısı  yapmasına ve hatta seçilmişleri devirmelerine imkan tanıyordu.

 Ülkemiz, 2002'den itibaren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın  liderliğinde siyasi istikrara kavuşmuş olmasına rağmen, 16 Nisan'a dek  Türkiye'nin yeniden başarısız koalisyon hükümetlerince yönetildiği döneme dönme  riski bulunuyordu. Pazar günü anayasa değişikliğini kabul eden milletimiz,  tercihleriyle Türkiye'nin gelecek istikrarını garanti altına aldı."

  

 Kalın, 2019'da sandıklara yeniden gidildiğinde, milletin doğrudan  kendisine karşı sorumlu olacak cumhurbaşkanını ve parlamentoyu belirleyeceğinin  altını çizdi. Yürütmenin başı olarak seçilecek cumhurbaşkanının, ülkeyi 5 yıl  süreyle yönetmek için seçmenin çoğunluğunun desteğini kazanmak zorunda olacağını  belirten Kalın, "Yeni sistemde Meclisin de yürütmeyi bağlayacak yasalar çıkarmak,  cumhurbaşkanları hakkında soruşturma açmak ve hatta onları görevden almak gibi  geniş yetkileri bulunuyor. Güçlü fren ve denge mekanizmalarının bulunduğu bu  sistemde, cumhurbaşkanı ve parlamento temel konularda uzlaşma sağlamak için  birlikte çalışmak durumunda olacak." değerlendirmesinde bulundu.  Kalın, halk oylamasının bir başka önemli sonucunun ise Kürtlerin yoğun  olarak yaşadığı bölgelerde anayasa değişiklik paketine yönelik desteğin  beklentilerin üzerine çıkması olduğuna dikkati çekti.

Henüz kesinleşmeyen sonuçlara göre 2015 seçimlerinde AK Parti'nin  yüzde 24,8 oy aldığı Muş'ta, seçmenlerin yüzde 50,8'inin "evet" oyu kullandığını  aktaran Kalın, "Diyarbakır, Siirt, Van ve Mardin gibi illerimizde aynı yönde  değişim yaşandı. Bu gelişme, Kürt seçmenin PKK terörünü ve HDP'nin terörü aklama  politikasını açıkça reddettiğini gösterdi. Kürt vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu  demokratik reformları, yatırımları, kamu düzenini ve terörle mücadeleyi  desteklemektedir. Kürtler ile PKK arasında kesin bir ayrım yapan Cumhurbaşkanı  Erdoğan ve hükümet, Kürt seçmenin güvenini kazanmıştır." ifadesini kullandı.

AVRUPA'NIN YAPTIKLARI TEPKİ ÇEKTİ 

 Kalın, son olarak Batı medyası ve bazı Avrupa devletlerinin,  Türkiye'de ciddi itibar kaybına uğradığını görmek gerektiğine vurgu yaparak, şu  değerlendirmeleri yaptı: "Avrupa'nın, referandum kampanyası sırasında yaptıkları Türk  kamuoyunda tepkiye yol açtı ve Türkiye'nin, Avrupa ile gelecekte nasıl bir ilişki  kuracağı hakkında soru işaretleri yarattı. Açıkçası Avrupalı liderler, yalnızca  'hayır' kampanyasını destekleyerek referanduma müdahale etmekle kalmadı. Aynı  zamanda diplomatik kuralları hiçe sayarak anayasa değişikliğini destekleyen ve  aralarında Türk bakanların da bulunduğu isimlerin, yurtdışında yaşayan  milyonlarca vatandaşımızı bilgilendirmesini engelledi. Referandum sürecinde, Avrupa'nın uyguladığı çifte standartlar da  gündeme geldi. Avrupa Birliği'nin, İtalya'da siyasi istikrarı tesis etmek için  seçim kanununun değiştirilmesine destek verdiğini hatırlayan birçok Türk  vatandaşı, aynı Avrupa'nın Türkiye'de atılacak benzer adımlara neden şiddetle  karşı çıktığını merak ediyor."

 Bu süreçte uluslararası medyanın da Türkiye'yi anlayamadığını,  referandumun sonucunu doğru tahmin edemediğini ifade eden Kalın, "Anayasa  değişiklik teklifini dikkatlice okuyup anlamak yerine, birçok muhabir ve  yorumcunun bazı sonuçlara ulaştıklarına ve referandumu 'Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı  itibarsızlaştırmak için yeni bir fırsat' olarak gördüklerine şahit olduk. Batılı  gazetelerde yayımlanan haberleri ve yorumları okuyan birçok Türk, sanki 'hayır'  kampanyası tarafından dağıtılan broşürleri okudukları izlenimine kapıldı. Sonuç  olarak uluslararası medyanın gerçekleri yansıtmaması, uluslararası kamuoyuna  taraflı bir perspektif sunulmasına neden oldu. Bundan sonra 'gazetecilik' adı  altında siyasi aktivizm yaparak mesleklerine ihanet ettikleri gerçeğiyle  yüzleşmelerini umuyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

 HEYETİN TARAFSIZLIĞI KONUSUNDA ŞÜPHELER VAR

   İbrahim Kalın, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) ve Avrupa  Konseyi Parlamenterler Meclisince (AKPM), Türkiye'ye gönderilen gözlemci  heyetlerinin de aynı sorunla malul olduğunun görüldüğüne işaret ederek, şunları  kaydetti:   "Pazartesi günü açıklanan ön raporda, referandumun teknik yönlerinin  iyi yönetildiği vurgulandı ancak 'kampanyanın eşit olmayan koşullarda yapıldığı'  iddia edildi. Bu arada raporu yazan heyetin bazı üyelerinin, Türkiye ve Avrupa  Birliği tarafından terör örgütü olarak kabul edilen PKK'ya sosyal medyada açıkça  destek verdikleri ortaya çıktı. Bu durum, gözlemci heyetlerinin tarafsızlığı  konusunda ciddi şüphe uyandırıyor.

  Kamuoyunun, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine desteğinin kısa sürede  yüzde 30 seviyelerinden yüzde 51'e gelerek 25 milyona ulaştığını hatırlamakta  fayda var. Önümüzdeki dönemde yeni sistemin Türkiye'ye sağlayacağı faydaları ve  geleceğimizi daha güvenli hale getirdiğini gören birçok kişinin, anayasa  değişikliğine destek vermeye başlayacağına şüphe yok. Aynı zamanda bir yandan  cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş için yasal değişiklikler tamamlanırken,  diğer yandan Türkiye, pazar günü yapılan referandumun ışığında iç ve bölgesel  meselelerle ilgili daha hızlı ve etkin adımlar atabilecektir."