’İlk Kez Açıklıyorum’

'İlk Kez Açıklıyorum'

17 Haziran 2018 - 10:00

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kandil operasyonuyla ilgili olarak, "Bu son operasyonlarda oradaki çok önemli bunların toplantı alanlarını vurduk. Henüz neticesini almadık ama vuruldukları kesin." dedi. Erdoğan, "Size bir kaç gün içinde iyi haberim var' dediğim buydu." ifadelerini kullandı

Erdoğan, Kanal 7'de yayınlanan "İskele Sancak Özel" programında soruları yanıtladı, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sapanca'da patileri kesilmiş olarak bulunan yavru köpeğin ölümüne yönelik soru üzerine, olay sonrasında Sakarya Cumhuriyet Başsavcısı'nın süratle soruşturma başlattığını anımsattı. Kolluk kuvvetlerinin ilk tespitlerine göre, olay günü o bölgede çalışma yapan, otluk ve çalılık bölgelerini temizleyen iki iş makinesinin bulunduğu, yavru köpeğin de bu iş makinelerinin biri tarafından kazara yaralanmış olabileceğinin ihtimaller dahilinde değerlendirildiğini ve iş makinesi operatörünün de gözaltına alındığını aktardı.
Erdoğan konuya ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
 

'HAYVANLARI KORUMAYA YÖNELİK İLK KANUNU BİZ ÇIKARDIK'
Konuyla ilgili de attığımız bazı adımlar var. Örneğin 2004 yılında hayvanları korumaya yönelik ilk müstakil kanun olan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'nu AK Parti olarak biz çıkardık. Meclis'in yoğunluğu nedeniyle gündeme getirilmeyen hayvan haklarıyla ilgili yeni yaptırımları ve düzenlemeleri içeren hükümet tasarısını da inşallah seçim sonrası dönemde süratle yürürlüğe sokacağız.
Yeni düzenleme ile kanunun yasak fiillere ilişkin idari para cezalarında önemli oranda bir artışa gidiliyor. Sahipli veya sahipsiz hayvanlara acımasız ve zalimce muamelelerde bulunmak veya eziyet etmek ve hayvanları birbirine zarar verecek şekilde dövüştürmek fiilen suç haline geliyor. Sahipli hayvanlar bakımından sahibinin şikayeti üzerine, sahipsiz hayvanlar bakımından ise Orman ve Su İşleri Bakanlığının yazılı başvurusu üzerine soruşturma ve kovuşturma yapılabiliyor. Böyle bir süreci başlatmış olacağız. Dolayısıyla biz bu işleri sahipsiz bırakmayacağız. Çok daha farklı tedbirleri almanın gayreti içerisinde olacağız.
 

'HAYATIMDA İKİ YERDE TACİZE UĞRADIM, BİRİ SURUÇ BİRİ HOPA'DIR'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suruç'ta yaşananlar ve AK Parti Milletvekili İbrahim Halil Yıldız'ın kardeşinin hayatını kaybetmesi anımsatılarak, olayı 'AK Partililerin kışkırttığı' iddialarına yönelik soruya karşılık, seçim kampanyalarında bütün teşkilatlara 'evleri, esnafı dolaşın, ziyaret edin' denildiğini söyledi. "Ben siyasi hayatımda iki yerde tacize uğramışımdır. Birisi Suruç'tur, birisi Hopa'dır" ifadesini kullanan Erdoğan, Suruç'ta mitinge gittiği sırada terör örgütünce otobüslerine yumurta atıldığını, Hopa'da DHKP-C üyelerinin benzer bir şeyi yaptığını ve korumalarından birisinin ağır yaralandığını söyledi.
Milletvekili İbrahim Halil Yıldız'ın ailece teröre karşı mücadele veren yürekli bir aile olduğunu söyleyen Erdoğan, Yıldız'ın olayı esnafı dolaşırken yanlarına yaklaşanların, "Siz bizim HDP'li olduğumuzu bilmiyor musunuz? Buraya nasıl gelirsiniz?" demesiyle başladığını söylediğini ileri sürdü. Erdoğan, "İbrahim arkadaşımız, bunlar ailece gerçekten teröre karşı mücadele veren yürekli bir aile. Burada esnafı dolaşırken, (İbrahim Bey'den bizzat dinledim), "bizim HDP'li olduğumuzu bilmiyor musunuz, buraya nasıl gelirsiniz" demişler. Sonra ağız dalaşı başlıyor ve saldırıyorlar" ifadelerini kullandı.
 

Erdoğan, şöyle devam etti:
Bu yaklaşım artık PKK'nın alışılagelmiş yaklaşımı. Hele hele bunlar Şanlıurfa'da böyle bir şeyi hiç hazmediyorlar. Çünkü Şanlıurfa'nın bir farklılığı var. Onlara göre bir özelliği var. Biz başka bir şey söylüyoruz, özgürlük mücadelesi kendi ülkende, kendi kardeşlerine karşı böyle verilmez.
 

ERDOĞAN'DAN PKK'YA: ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNİ SANDIKTA VER
Ama bu PKK kendilerine göre özgürlük mücadelesini ya dağlara kaçırarak verir veya mağaralara sokmak suretiyle verir. Veyahutta bizim mimarlarımızı, mühendislerimizi, öğretmenlerimizi bilinmeyen birçok yere kaçırarak verir. Bu mudur özgürlük mücadelesi? Eğer samimiyseniz, dürüstseniz öyle Hans'ı, George'yi bilmem neyi arkana almak suretiyle gelip de özgürlük mücadelesi verme. Özgürlük mücadelesinin tek yeri var. Sandık. Sandıkta özgürlük mücadelesini ver.
Biz yanımıza ne Hans'ı alıyoruz, ne George'u alıyoruz. Bizim yanımızda sadece milletimiz var. Biz, milletimizle beraber yürüyoruz. Bunun için de başka bir şeyi bizim aramamıza gerek yok. Silah şu, bu filan falan yok. Bizim silahımız oyumuzdur. Bizim silahımız imanımızdır, fikrimizdir, düşüncemizdir. Biz, bu işi 40 yıldır böyle yaptık, böyle yapıyoruz ama siz arkadaş hala bu yola gelmediniz. İşte siz, 7 Haziran en önemli neticeydi. Neticeyi aldınız. Ama şu an içeride olan kişi (Demirtaş) 'dökülün sokağa' dedi. Ve 53 vatandaşımız öldürüldü mü, öldürüldü. Yasin Börü şehit edildi mi, edildi. Şimdi mağduru oynuyorlar. Ama benim halkım bu oyunu yutmaz.
 

'TUTUKLULUK ADAYLIĞA ENGEL OLMALI'
"Şimdi bu adam Edirne'de cezaevinde, kendine bir maske uydurdu. Oradan cumhurbaşkanı adayı oluyor" diyen Erdoğan, yasadaki düzenlemeye işaret ederek, şunları söyledi: "HDP kendisine bir başka tutukluluk veya şu, bu olmayan bir tane aday çıkartamıyor mu? Bu kadar mı bunlarda adaylık noktasında fakirlik var? Eğer bu kadar bunlar fakirse, zaten bitmişler. Bunlar mağduriyeti oynuyorlar, onun edebiyatını yapıyorlar ama benim halkım, vatandaşım bu oyunu yutmaz. Bunlar tabii şunu da düşündüler, (TRT'deki seçim konuşması) 'Büyük ihtimalle Adalet Bakanlığı bu işe müsaade etmez, bize burdan da…' Tabii, Bakan bana sorunca dedim 'Ne gerek var? Bırakın.' Çekim nasıl oluyorsa, bu defa bu yapılmalı ama inşallah bu seçimi atlatalım, atlattıktan sonra işe sade mahkumiyet engel olmamalı. Tutukluluk da bu işin engeli olmalı. Yasal hale bunu getirmemiz lazım."
"Belli başlı suçlarda yasal hale getirilecek değil mi?" sorusuna Erdoğan, "Tabii" karşılığını verdi. "Bir mağduriyet rolü çıkmasın diye siz TRT'de seçim kampanyası yapmalarına izin mi verdiniz?" sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Oradan oy devşirmek istiyorlar. Düşünün şimdi CHP'nin adayı gidiyor, onu ziyaret ediyor. Nedir bunun anlamı?" dedi.
 

'TERÖRİST ÖRGÜTLERİN ARKASINDA OLDUĞU BİR KİŞİ İÇİN 'ÖNÜ AÇILSIN' GAYRETİ İÇERİSİNE GİRİYORSUNUZ'
"CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin, Selahattin Demirtaş'a destek söylemlerinin" hatırlatılması üzerine Erdoğan, şu görüşlerini paylaştı: "Tabii, yalnız o değil ki. Diğerlerinin yok mu? Diğerleri de aynı destek söylemlerini yapıyor. 'Bir cumhurbaşkanı adayı nasıl olur da cezaevinde kalır?' diyor. Hale bak. Şimdi bu cezaevinde kalan zatın çok daha farklı suçları olabilirdi. Ne olacak? Bunlar, bunun gerekçesi mi olacak? Ki bunlar bu işin geçmişini çok da iyi bilirler. Çok da farklı bir şekilde bunu yaşadılar. Önü açıldı mı bu işin? Yok. Şimdi burada ne oluyor da size bu terörist örgütlerin arkasında olduğu böyle bir kişi için 'Bunun önü açılsın' gayreti içerisine giriyorsunuz? Ben özellikle de halkıma, milletime şunu hatırlatmak istiyorum, biz, eğer terörle mücadeleyi hakkıyla, dört dörtlük yapacaksak, ben, bu kişilere veya örgütlere karşı 24 Haziran'da benim milletimin gerekli dersi, cevabı vereceğine inanıyorum."
 

'BUNUN ARKASI BOŞ DEĞİL ZATEN'
"Seçim manifestonuzda 'daha çok demokrasi, daha çok özgürlük, daha çok adalet, daha çok reform' gibi vaatlerde bulundunuz. 24 Haziran'da kazandığınız takdirde bu ifadelerinizin arkasını nasıl dolduracaksınız?" sorusunun yöneltildiği Erdoğan, "Bunun arkası boş değil zaten, dolu. Nedir o? Bir defa 'daha çok demokrasi' dediğimiz zaman bundan ne anlıyoruz? Bütünüyle bu ülkede hangi inanç, hangi düşünce grubu olursa olsun bunlar istisnasız bu ülkede demokratik haklardan istifade edecektir." yanıtını verdi.
 

'ÇUKURLAR AÇILDI, ŞİMDİ KAPATILDI'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2005'te Diyarbakır'da "Kürt sorunu beni sorunumdur." dediğini anımsatarak, son gidişinde ise "Artık Türkiye'de Kürt sorunu yoktur." sözlerine değindi. AK Parti'nin Türkiye'de inkar ve ret politikalarını, asimilasyonu kaldırdığını söyleyen Erdoğan, şunları söyledi: "Artık böyle bir şey bizim ülkemizde var mı? Yok. Biz, 'milli çözüm, milli birlik, kardeşlik' dedik. Ve bütün bunlara davet yaptık ama ne yazık ki bunların hiçbirisine gelinmedi. Aslında bunların hepsi bunun arkasında. İşte çukurlar açıldı. Şimdi kapatıldı. Bitişik nizam binaların aralarında tüneller kazıldı. O tüneller tamamen yok edildi. Ve bütün bunlarla beraber o Diyarbakır'ın yıkılan saat kulesi, yakılan camiler vesaire bütün bunlar… Ve Dicle kıyısında özellikle oralar gayet güzel park bahçe haline getirildi. Şimdi tabii biz bununla beraber bir adım daha atıyoruz. Vesayetçiliği ortadan kaldırıyoruz. Gerek resmi, gerek askeri noktada atılan adımlarla şu anda bizim silahlı kuvvetlerimiz, polisimiz, jandarmamız ve köy korucularının yerine getirdiğimiz güvenlik korucularının dördü birbiriyle o kadar dayanışma, entegre içerisinde ki bunlarla beraber bölgeye huzur, barış geldi."
 

'DERSİNİ ÇALIŞMAMIŞ'
"CHP'nin cumhurbaşkanı adayı İnce'nin 'Kürt sorunu' ifadesini kullandığının" hatırlatıldığı Erdoğan, değerlendirmelerine şöyle devam etti: "Onlara şunu sormak lazım, sizin terörle mücadele adına yaptığınız bir şey var mı? Bize bunu bir söyleyin. Terörle mücadele adına… Hatta FETÖ'yü de bir cümleyle geçiştirmişler. Var mı böyle bir şey? Yok. Daha ne konuşuyorsunuz? Sizin terör diye bir sorununuz yok bir defa ama AK Parti'nin 'terör' diye bir sorunu var. Terörle mücadele eden İsmail Metin Temel Paşa'yı afedersiniz gündemine getirip 'Geldiğim günün hemen ertesinde apoletlerini sökerim.' Yani adamın o kadar işleri var ki hemen geldiğinin ertesinde hemen apolet sökecek. O apoleti sen mi taktın da sen sökeceksin? Bu ülke bir hukuk devleti. Sen, hukuk devletinde ne zamandan beri bu işi cumhurbaşkanlarının yaptığını gördün? Ben, 3,5 yıllık cumhurbaşkanlığımda, 11,5 yıllık başbakanlığımda böyle bir adımı atamadım. Sen neye göre atıyorsun bu adımı? Bu çırak bile olamamış, diyorum ya. Bu ülkede neler oluyor, bitiyor bunlardan dahi haberi yok. Dersini çalışmamış."
 

'MORALİ BOZULMUŞ BEYEFENDİNİN'
"İnce'nin 'Moralim bozuldu' dediğinin" hatırlatılması üzerine Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Morali bozulmuş Beyefendi'nin. Ben, bir defa aynı zamanda şu anda iki kimlik taşıyorum. Bir kimliğim de benim Anayasa'nın amir hükmü gereğince ben şu anda Türkiye'de Başkomutanım. Ve Başkomutan bu iftar sofrasında bir konuşma yapıyor. İsmail Temel Paşa da Malatya protokolünün bir mensubu olarak orada. Ve onlar da bizim orada ordumuzu teşvik eden ifadelerimizden dolayı da kalkıp alkışlamış diğerleriyle beraber olduğu gibi. Niye seni rahatsız ediyor bu? Senin gururlanman lazım. Asker, millet aynı masada toplanmış. Daha önce böyle bir şey oluyor muydu? Asker, sivil bir araya gelebiliyor muydu? Artık böyle bir şey kalmadı. Bir araya geliyorlar. Beraber yemeklerini yiyorlar. Bizim en büyük iftiharımız bu. Elhamdulillah bunu başardık."
Erdoğan, Cumhur İttifakı'nın oluşumu ve bölgede Kürt seçmenin bu ittifaka nasıl baktığının sorulması üzerine, "bölgeden az, çok oy gelir" noktasında olmadıklarını, bu ülkede ayrılık, gayrılık olmaması, bir birliğin sinyallerini vermek için harekete geçtiklerini ifade etti.
 

'EKONOMİ RİSK DE, SİYASET DEĞİL Mİ?'
'Her şeyden önce, ümmetin birliğini sağlama derdinde olduklarını, milli, yerli, Cumhurun İttifakı ile ülkede yeni bir dönemi, süreci başlatmayı amaçladıklarını' belirten Erdoğan, "Bunun belli yerlerde hazımsızlığı var, bunun farkındayım. Ama aksi olan durum da var. Öyle bir yola giriyorsunuz ki bunun riski olur. Ben ekonomi tahsili gördüm, hocalarımız, 'Ekonomi risktir' derdi. Ekonomi risk de siyaset risk değil mi, siyaset de risktir. Daha ileri gidelim, hayat risktir. Tüm bunları göreceğiz. Riski göz ardı ettiğinde zaten netice alamazsın. Onun için riski göze alacaksın ve üzerine üzerine gideceksin." diye konuştu.
Diyarbakır'da muhteşem bir miting yaptıklarını, bu mitingde sıcağa ve ramazan ayına rağmen 35 bin kişinin toplandığını, akşam da 6 bin kişilik kanaat önderleriyle iftar yaptıklarını aktaran Erdoğan, "Onu bile hedefinden saptırmaya kalktılar. Neymiş, oradaki Tayyip Elçi'yi tekrar masaya göndermemişler. Önünü kesmişler. Tayyip Hoca, namaza gitmiş, o esnada ben konuşuyorum. Ben namazı kılıp, geldim ve Tayyip Hoca'nın korumalar tarafından engellendiğini görünce, korumamı çağırdım, 'Söyle şuna yanlış yapıyor, Tayyip Hoca yerine gelsin.' dedim." ifadesini kullandı.
 

'PROMPTER OKUMUYORUM, PROMPTERİ YAŞIYORUM'
"Bu sırada hem prompter okuyorsunuz, hem salona hitap ediyorsunuz, o ara bir de Tayyip Elçi'yi izliyorsunuz. Bu alkışlanacak bir şey" denilmesi üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ben prompter okumuyorum, prompteri yaşıyorum. Onlar farklı." dedi.
 

'KÜRT KARDEŞLERİM DİYORUM, KÜRTLER DEMİYORUM'
Tayyip Elçi'nin yerinin dolu olması nedeniyle kendi yerine oturması işaretini verdiğini ve oraya oturduğunu aktaran Erdoğan, şöyle devam etti: "Hemen, 'Prompteri okuyamadı, takip edemedi, dondu kaldı' falan diyor. Bir yerden dokunduracaklar ya, buradan yakalamaya çalıştı. Olayın gerçeğini, hakikatini anlatınca da oyun bozuldu. Bu malum grupların işi hep iftira at, tut, nasıl olsa iz bırakır değil mi? Burada da onu yapmak istediler. Ama o akşam 5-6 bin kanaat önderiyle bizim o iftarı yapışımız bunların bütün her şeyini alt üst etti. Ne yaparlarsa yapsınlar sonunda biz yolumuza devam edeceğiz. Burada bir gerçeği özellikle Kürt kardeşlerime açıklamak istiyorum. Bak ben 'Kürt kardeşlerim' diyorum, 'Kürtler' demiyorum. Burada bir incelik var. Niye, çünkü bizim dinimiz, 'Ancak inananlar kardeştir.' diyor. Ben Kürt kardeşlerimi inananlar olarak görüp, onlara kardeşim olarak bakıyorum. Onlar bizden, biz onlardanız. Onun için de kalkıp başka devlet kendilerine aramalarına gerek yok. Hatta hatta daha ileri gidiyorum, toprak aramalarına gerek yok. Bu toprakta yaşayacaklarsa zaten bizim garantimiz altındadırlar. Çünkü AK Parti bugüne kadar tüm Türkiye'nin partisi olmuştur. Diğerleri maalesef tüm Türkiye'nin partisi olamamıştır, etnisite üzerine hareket etmişlerdir veya bölgesel kalmışlardır. Ondan sonra bir yere gitmişlerdir, savundukları yer kavmiyetçiliktir. Ama bizde kavmiyetçilik yok."
 

'KÜRT KARDEŞİMİ DE ALDIM, ARAP KARDEŞİMİ DE'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin 3,5 milyon Suriyeli'ye kapılarını açtığını, bunların büyük çoğunluğunun Arap olduğunu belirterek ancak Kobani'den gelen Kürtlere de kapıları açtıklarını, şu anda hala yaklaşık 150 bin Kobani'den gelen Kürt'ün Türkiye'de bulunduğunu bildirdi. ABD Başkanı Barak Obama ile aralarında o dönemde ciddi manada diyaloglar geçtiğini aktaran Erdoğan, "Ayrım yapmadık, 'Bu Kürt'tür, bu Arap'tır demedik'. Ölümden kaçıyorlar, ölümden kaçana biz kapıyı kapayabilir miyiz? Kürt kardeşimi de aldım, Arap kardeşimi de." dedi.
 

'BUGÜNÜN OHAL'İ O OHAL DEĞİL'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, OHAL'in seçimden sonra kalkacağı yönündeki açıklamalarının hatırlatılması üzerine, göreve geldiklerinde, 2002'nin son aylarında Türkiye'de OHAL olduğunu ve OHAL'i bir ayda kaldırdıklarını anımsattı.
Erdoğan, o dönemde partiyi kurmak için Güneydoğu'yu dolaştığına işaret ederek, şu görüşlerini paylaştı:
Bize o zaman 'OHAL'i kaldırın yeter' dediler. O zamanın OHAL'inde tüm ticari hayat o bölgede durmuştu. Mesela ben Cizre'yi dolaşıyorum, evlerin bahçelerinde TIR'lar kamyonlar var, çürümeye yüz tutmuş. Meğerse Irak tarafından mazot kaçakçılığı yapılıyormuş. 'Biz geldiğimizde bunu halledeceğiz' dedik. O zaman Abdullah Bey Başbakan, OHAL'i bir ay içinde kaldırdık. Ama bugünün OHAL'i o OHAL değil, orada kan gövdeyi götürüyordu. Ama şimdi biz o dönemi sıyırdık, o dönemden geçtik.
Bu dönemdeki OHAL'in amacı, 15 Temmuz FETÖ terör örgütünün Türkiye'yi soktuğu atmosferden Türkiye'yi kurtarmak ve terörle mücadelede işimizi kolaylaştırmak. Şu anda biz herhangi bir yerde bir grev duyuyor muyuz, üniversitelerimizde bir olay duyuyor muyuz, hayır. Niye OHAL var. Fakat nasip olursa inşallah 24 Haziran'dan sonra bu OHAL'i masaya yatırıp, kaldırmak suretiyle bu süreci devam ettireceğiz.
 

'OHAL'İ VATANDAŞLARIMIN ÖZGÜRLÜKLERİNİ ENGELLEYEN BİR UNSUR OLARAK KULLANMADIK'
Bu demek değil ki tekrar OHAL gelemez mi. OHAL'in gelmesi sorun değil, eğer OHAL'i gerektirecek bir durum söz konusu olursa OHAL yine gelir ama niçin gelir, terörle mücadele için gelir. Çünkü terörle mücadelede asla bu işi sekteye uğratmamamız gerekir. Çünkü şu anda en önemli sorunumuz terör. Bunu başaracağız. Bunu başardığımız anda ekonomi de çok daha iyi noktaya gider, eğitim de çok daha iyi noktaya gider, ulaşım, yatırımlar, alt yapı hepsi çok daha iyi noktaya gider. OHAL'i biz burada kullanıyoruz. Yoksa vatandaşımın özgürlüklerinde, sosyal yaşamda değil. Böyle bir şey için onu engelleyen bir unsur olarak OHAL'i kullanmadık ki?
Muhalefetin ısrarla olağanüstü hal üzerinde durduğu ifade edilerek, "Bunun arkasında başka bir şey mi var?" sorusu üzerine Erdoğan, "Onun arkasında olan şey şu, 'Acaba biz buradan prim yapar mıyız?' Çünkü öyle şeyler gündeme geliyor ki 'Şunu ben ileri sürersem, buradan bir prim yapar mıyım?' Çalışılmış dersler, başlıklar değil bunlar ama biz dersimizi çalışıyoruz. Hangi konu ne getirir, ne götürür, biz bunu çalışıyoruz" diye konuştu.
 

'UTANMADAN SIKILMADAN TELEVİZYONA DAVET EDİYOR, BİZ SENİ MUHATAP ALIR MIYIZ?'
Muhalefetin insansız hava araçları, silahlı insansız hava araçları, nükleer santral, 3. havalimanı, yerli otomobile savaş açtığı ifade edilerek, "Mesela Sayın İnce, kaldıracağım diyor, ama ertesi gün de çıkıp sizi üretim yapmamakla suçluyor. Zorlanıyor musunuz? Bu tutarsız, ikircikli, paradoks, hepsi yaşanıyor, hızlı trene karşı olan birisine nasıl cevap vereceksiniz?" şeklindeki soru üzerine Erdoğan, "Bunlar leblebi, çekirdek. Çünkü bu işin bizim için zor tarafı yok. Bunlar çırak bile değil. Biz artık ustalık dönemini geçirdik. Şu işlerin kabili telif değil. Sen 'Kanal İstanbul'a karşıyım' diyen bir adamla neyi konuşacaksın? Utanmadan, sıkılmadan televizyona davet ediyor. Üzerimizden kalkıp reyting sağlayacak kendine. Biz seni muhatap alır mıyız?" ifadelerini kullandı.
 

'BEĞENMİYORSAN İKİNCİ KÖPRÜDEN GİT'
CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin memleketi Yalova'ya gidip geldiği köprünün Yavuz Sultan Selim Köprüsü olduğuna işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nden ne kadar parayla geçtiğini konuşuyor. Orayı beğenmiyorsan ikinci köprüden git. Şimdi bak bayramda o da ücretsiz. Öbür tarafı da bir defa biz PPP, yani kamu özel anlayışıyla yaptık. Belli bir süre burası böyle ama belli süre sonra bu köprü, tamamen o da diğerleri gibi devlete kalacak. O zaman iki köprüdeki uygulama neyse Yavuz Sultan Selim Köprüsü'ndeki uygulama da o olacak. Bunun üzerinden prim yapmanın bir anlamı olabilir mi? Ve ağırlıklı olarak da 3. köprünün işlevi ağır vasıtalar üzerinedir. Otomobiller daha çok bir ve ikiyi kullansın diye bunlar yapıldı. Şimdi buradan kalkıp 'İşte bak şurası ücretsiz, burası 97 lira, 114 lira' gibi laflar ediyor. Ücretsiz olayı zaten bizim her bayram yaptığımız uygulamadır ama normal zamanda tabii onların fiyatıyla bunun fiyatı daha farklı."
 

'YATILI OKUDUM, HAFTADA BİR GÜN SİMİT SATTIM'
Muharrem İnce'nin "Ben Türkiye'nin zencisiyim" dediği hatırlatılarak, "Acaba roller değişti mi? Yani dünün AK Partisi bugün Türkiye'nin beyaz Türkleri haline geldi, itilmiş kakılmışları da CHP'liler mi oldu?" sorusuna karşılık Erdoğan, "Bu ekranda hiç halkı aldatmaya gerek yok. Türkiye'de beyaz Türklerin kimler olduğunu benim halkım çok iyi bilir." dedi. Kıyı kaptanı, Rize Güneysu'dan çıkıp gelmiş Ahmet Erdoğan'ın oğlu olduğunu, yıllarca her türlü mesleği yaptığını belirten Erdoğan, imam hatipte yatılı okuduğunu, hafta sonları cumartesi öğle gelip, pazar akşamı okula döndüğünü, o bir günde de simit sattığını anlattı.
Kartpostal alıp, bunları ailesine gönderenlere satarak para kazandığını, bunu babasından aldığı haftalık 2,5 lira ile yaptığını ifade eden Erdoğan, imam hatipi bitirdikten sonra Camialtı'nda futbol oynadığını, İETT'de futbol oynarken belli bir maaş almaya başladığını belirtti. Evliliğini de bu dönemde yaptığını aktaran Erdoğan, 1980 darbesinde İETT'den atıldığını, özel sektörde işe girdiğini kaydetti.
 

'COŞKUN SUCUKLARI'NDA ÇALIŞIYORDUM'
Erdoğan, "Özel sektörde de çok anlamlı iş bulduk. Detaylarına girmeyeyim. Hamdolsun, askere yedek subaylığımı yapacağım ana kadar devam ettik. Yedek subaylığıma başladığımda yedek subaylıktan aldığım maaşla patronum bana dedi ki —Allah selamet versin yaşıyor hala, marka da bilinen bir marka ama onu söylemem lazım, onların da bende hakkı var, Coşkun Sucukları'nda çalışıyordum- dedi ki, 'Buradan aldığın maaşın yarısını da askerlik boyunca almaya devam edeceksin.' Ve benim yedek subaylıkta aldığım maaşımda düşüş olmadı. Yani ne alıyorsam aynen devam etti." diye konuştu.
Bunların hepsini kader planının içerisindeki güzellikler olarak niteleyen Erdoğan, askerden sonra bir süre daha aynı sektörde devam edip, sonrasında özel sektörde bir şirketin distribütörlüğünü yapmaya başladığını söyledi.
 

'YILLARCA ZENCİ TÜRK MUAMELESİ GÖRDÜK'
Belediye Başkanlığına kadar bu işe devam ettiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti: "Belediye Başkanı olduktan sonra bir gazete köşe yazarı dedi ki 'Orada yönetim kurulu başkanı olamazsın' Aslında mani bir hal yok ama ben tuttum yönetim kurulu başkanlığından istifa ettim. Sonra aile meclisinde konuştuk, yönetim kurulu üyeliğinden de istifa ettim ama vuracak ya, oradan onlar vurmaya yine devam ettiler. Biz tabii artık kale almadık, yolumuza devam ettik. Kardeşim, eniştem, beraberce işi yürüttüler. Şimdi Bay Kemal, Bay Muharrem'in şunu bilmesi lazım, 'Ben bu millete efendi olmaya geldim' o size ait, bize ait değil. Biz hizmetkar olmaya geldik, aramızdaki fark bu. Biz, bu ülkede yıllar yılı beyaz-zenci ayrımında beyaz Türk muamelesi görmedik, zenci Türk muamelesi gördük. Neyle? İnancımızla, fikrimizle, düşüncemizle. Bizim çocuklarımız imam hatiplerin kapısından çevrildi Bay Muharrem, senin çocukların çevrildi mi?"
 

'KİM BİLİR O ÖĞRENCİLER SENDEN NE CEFA ÇEKTİLER'
İnce'nin bugün başörtüsü savunuculuğu yaptığının belirtilmesi üzerine de Erdoğan, "Başörtüsü konusunda savunamıyor da 'Ben imam hatipte 3 yıl öğretmenlik yaptım' diyor. Sen öğretmenlik yapsan ne yazar? Kim bilir o öğrenciler senden ne eza, cefa çektiler. Çünkü siz bir defa hep uygulamalarınızda başörtüsüyle ilgili, mesela Anayasa Mahkemesine gidişleri var. Nerede, malum o 417 kararında imzan var, senin de imzan var, Bay Kemal'in de imzası var. Kimi aldatıyorsunuz?"
Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan diğer ifadeler şöyle:
 

MUHARREM İNCE'NİN ÖĞRETMENLERİ SİGORTASIZ ÇALIŞTIRIP, MÜFETTİŞLERİ TEHDİT ETTİĞİ İDDİASI
Kalkıp da, patronu olduğu bir dersanede öğretmenlerin sigortasını ödemediği için bir sıkıntı yaşanmışsa, bir defa bu halktan da o öğretmenlerden de özür dilemesi lazım.
 

BAY KEMAL — BAY MUHARREM ÇEKİŞMESİ
Bay Kemal biliyor ki, Bay Muharrem seçilemeyecek. Ve koltuk noktasında bir kişiyi ekarte etmiş olacak.
Bay Muharrem de biliyor ki, seçilemesem de "ben bunun başına illa bela olacağım" diyor. Yani CHP içerisinde bu çekişme devam edecek. Bunların derdi seçim değil, koltuk davası. "Bu koltuğu kim kapar" gayreti içerisinde yürütüyorlar süreci.
 

'KILIÇDAROĞLU'NDAN KAZANILAN TAZMİNATLARLA SUCUK DAĞITACAK MISINIZ?' SORUSU
Yok hayır, fakir fukaraya, garip gurebaya dağıtmak en isabetlisi olur. Seçim de bir geçsin…
 

'MÜNBİÇ YÜZDE 95 ORANINDA ARAPLARINDIR'
Münbiç, YGP/PYD'nin değildir. Münbiç yüzde 95 Araplarındır. Bu süreç Obama döneminde başladı. Obama'nın burada çok büyük haksızlıkları var. Yüz yüze de konuştuk. Ve bana söz verdi. "Burada ne YPG, ne PYD kalmayacak" dedi. Ama sözünde durmadı. Trump'la da konuştuk.
 

'GÖRÜŞMELERİN BAŞARILI OLMASINDA POMPEO'NUN GAYRETLERİ VAR'
Bunların Fırat'ın doğusuna yönelmesi ve buranın gerçek sahipleri olan Arapların geri gelmesi önemli. Münbiç yol haritasındaki başarıda (Dışişleri Bakanı) Pompeo'nın gayretleri oldu.
 

'MÜNBİÇ'TEKİ YPG'LİLER ORADAN ÇIKARILACAK'
Şimdi PYD/YPG Münbiç'ten çıkarılacak ve oranın gerçek sahipleri gelecek ve yerleşecekler.
Aile işin içinde. Bilal vakıf, büyük ve küçük kızlarım da bu işlerin içindeler. Bu işleri birlikte takip ediyoruz. Biz siyaset konuşurken dinleniyoruz.
Takvim verirsem yanlış olur. İhtiyaç var mı yok mu bu bir. İkincisi terörle mücadele hassasiyetini göz önünde bulundurmak lazım.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x