PARTİ İÇİNDE GÜÇLÜ OLMAK YETERMİ DEMİŞTİM


Cumartesi günü yayınlanan “Parti içinde güçlü olmak yeter mi?” başlıklı yazımda bugüne kadar neler yapılması gerekirken, nelerin yapılmadığını dilimin döndüğünce anlatmaya çalışmıştım.

Ama bu arada sosyal medyaya Halk Tv de açıklanmış bir anket düştü. Bu ankete göre AKP %34.1., CHP %23.3., HDP % 9.9., İYİ Parti % 9.1., MHP %10.3., Kararsızlar %10.9.,

Bu sonuçlara göre AKP’de büyük bir düşüş olmasına rağmen hala en çok oy alan parti durumunda.

CHP’nin oylarında bir artış olmadığına göre, nedenlerini düşünmek gerekiyor.

Bir siyasi partinin oylarında artış olabilmesi için öncelikle kendi içinde kadro olarak tutarlı olması gerekir.

Maalesef parti bugün için böyle bir görüntü vermiyor. Parti de görevli insanlar parti programının aksine görüş açıklamalarında bulunuyorlar.

AKP iktidarına karşı da geniş kitleleri tatmin edecek bir politika geliştirilmiyor. Örneğin dış politika da yapılan yanlışlara tepki verilmiyor.

Suriye yönetimi, Suriye’nin iç işidir ve bu tamamıyla Suriye Halkının karar vereceği bir konu olmasına rağmen, Türkiye, Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden Özgür Suriye Ordusu diye rejim muhalifi bir gruba destek veriyor. Cumhuriyet Halk partisi buna da tepki vermiyor.

Suriye’nin içişlerine müdahale, Cumhuriyet Halk Partisi’nin kuruluşundan beri içselleştirdiği, “Arapların içişlerine karışmama, Araplar arasındaki ihtilaflarda taraf olmama” dış politika ilkesine aykırıdır.

Ama Cumhuriyet Halk Partisi’nin bugünkü yönetimi bu ilkeyi göz ardı edip, iktidarın yanlış dış politikasına gerekli tepkiyi vermiyor.

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan laik bir ülkenin Cumhurbaşkanının hiç söylememesi gereken “Din kişinin hayatına nüfus etmezse kişi zamanla yaptıklarını dinleştirme yanlışına düşer. Bunun için İslam bize göre değil, biz İslam’a göre yaşayacağız” demiş, buna da bir tepki verilmemiştir.

Eğitimde tarikatlar ve Diyanet İşleri Başkanlığı etkin hale getiriliyor; Amerikan emperyalizminin isteği doğrultusunda laiklikten tamamıyla uzaklaşmış bir Türkiye yaratmak için ana okullarında dini eğitim başlatılıyor Cumhuriyet Halk Partisi’nin temel felsefesine ve aynı zamanda da devletin kuruluş felsefesine aykırı bu tutum ve eylemlere karşı, hiç sesi çıkmıyor.

Bu toplumun büyük kısmı laiktir, laiklikten taviz verdiğiniz sürece de size oy vermeyecektir.

Bütün bunlar dinci kesimden oy alabilir miyiz diye, ama o “dinci” kesim de Cumhuriyet Halk Partisi’ne oy vermiyor.

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Kanal İstanbul’u dile getiriyor, sadece İmamoğlu, olayın ekonomik tarafından bakarak ve haklı olarak bunun bir rant projesi olduğunu ileri sürüyor; Cumhuriyet Halk Partisi ülke bütünlüğünü tehdit eden Trakya’nın savunmasını güçleştiren, bu proje konusunda bu açıdan tek kelime söz söylemiyor.

Bütün bu olumsuzluklara Cumhuriyet Halk Partisi’nin ulusalcılarından, Kemalistlerinden de partiden atılmak korkusu nedeniyle hiç ses çıkmıyor, hiç tepki gelmiyor.

Parti yönetimi zaman zaman Mustafa Kemal Atatürk falan diyor ama bunlar Mustafa Kemali değil Mustafa Kemalin mirasını seviyorlar. Çünkü kendileri bir parti kurup bir şey yapamayacaklarını bildikleri için parti içindeki Atatürkçüleri korkutup sindirmeye çalışıyorlar. Atatürkçüler korkmaya devam ettikçe daha çoğunu partiden atacaklar.

Yukarıda belirttiğimiz kamuoyu araştırması ve son günlerdeki diğer kamuoyu araştırmalarının hiçbirinde Cumhuriyet Halk Partisi yüzde 25 i dahi bulmuyor, bu oy oranları Cumhuriyet Halk Partisinin halka dokunacak, halkı heyecanlandıracak bir şey söylememesinden kaynaklanıyor. Demek ki; yalnızca parti içinde güçlü olmak iktidara gelmek için yetmiyor.

Parti yönetimi halkı heyecanlandıracak bir şey söylemediği gibi, şimdi de emperyalistlerin arzuladığı biçimde partiyi köklerinden koparacak, kapalı kapılar arkasında da bir program çalışması yapıyor.