MESLEK DIŞINDAN ATANAN BÜYÜKELÇİLER GÜVENLİK RİSKİDİR


Bilindiği gibi, son dönemde yurt dışına atanan Türk büyükelçiler içinde Dışişleri Bakanlığı meslek memuru olmayanlar önemli bir sayıya ulaşmıştır.

Meslek dışından atanan büyükelçiler arasında başka devletlerin vatandaşı da olanlar vardır. Bunlardan kamuoyunun bilgisine önceden yansıyan ikisinin üzerine şimdi bir üçüncüsü daha eklendi.

Kuala Lumpur'a (Malezya) atanan ve halen görevde olan Merve Kavakçı'nın bağlılık ve sadakat yemini ederek ABD vatandaşı olduğu ve büyükelçi atanmadan ancak kısa süre önce Türk vatandaşlığına kabul edildiği haberleri basında yer aldı. Bu kişinin tarikat bağlantıları olduğu iddiası ayrı bir sorunlu konudur.

Cezayir'e atanan Mahinur Özdemir Göktaş'ın ise, Belçika vatandaşı da olduğu ve o ülkede siyaset yaptığı bildiriliyor. Özgeçmiş bilgilerine bakılırsa, henüz 38 yaşında olan Mahinur hanım Belçika'da doğmuş ve hiç Türkiye'de yaşamamış. Türkiye'nin köklü memuriyet adabı ve usulleri hakkında hiçbir fikri ve deneyimi olmadığı gibi, Türkiye hakkında ne kadar bilgi sahibi olduğu da kuşkuludur. On yıllardır aşırı dinci akımlar ve dinci terör ile mücadele eden bir ülkeye İslamcı kimliği öne çıkan bir kadının atanması ayrı bir sorunlu durumdur.

Şimdi bu bilinen iki yabancı devlet vatandaşı TC büyükelçisine bir üçüncüsü eklendi.

Almanya vatandaşı olan Ozan Ceyhun isimli şahıs Viyana'ya büyükelçi atandı. Basında yer alan bilgilere göre, bu şahıs, sağ görüşlü bir gencin öldürülmesi olayının şüphelileri arasında iken, yargılamadan kurtulmak için, 1980 öncesi Avusturya'ya kaçmış, o ülkeden siyasi mülteci statüsü almış (bunu almak için kendi ülkesinde haksız yere takibata uğrayacağı konusunda yerel makamları ikna etmek gerekir), daha sonra Almanya vatandaşı olmuş, Türk vatandaşlığını terk etmiş, Almanya'daki partiler bünyesinde siyasi faaliyette bulunmuştur. Bu şahsın da Türkiye ile bağlantısının bir hayli az olduğu anlaşılıyor.

Bunlar, meslek dışından atanan büyükelçiler arasında basına yansımış, bilinen vakıalardır. 30 kadar oldukları söylenen meslek dışı büyükelçiler arasında belki bilinmeyen benzer özelliklere sahip başkaları da vardır.

Büyükelçiler, devletin en gizli bilgilerinin ve yüksek çıkarlarının kendilerine emanet edildiği kamu görevlileridir. Bu özellikleri dolayısıyla, devletin yurt dışına atadığı büyükelçileri başka devlet görevlerinde yıllarca sınayarak iyi tanıması, onlara mutlak bir güven duyması gerekir. Büyükelçilerin de sadece devlete koşulsuz bir sadakat içinde görev

yapmaları, talimatları da, yurt içinde veya dışında tarikat veya siyasi kuruluş gibi başka yapılardan da değil, sadece devletten almaları gerekir.

"Cumhurbaşkanlığı sistemine" kadar bu husus, atanacak büyükelçilerin dışişleri bakanlığında meslek memuru olarak en az başarılı 20 yıl görev yapmaları ile sağlanabilmiştir. Önceki dönemlerde de, çok az sayıda olmakla beraber, meslek dışından büyükelçi atandığı olmuştur. Ancak bunlar da mutlaka devlete uzun sürelerle hizmet etmiş diğer bakanlıklardaki yüksek düzeyli sivil veya asker memurlar arasından seçilmiştir (diğer bakanlıkların müsteşarları, kuvvet komutanları gibi).

Şimdi ilk kez, devlette bir gün bile çalışmamış insanlar devleti temsilen yurt dışına atanmaktadır. Hiç devlet tecrübesi olmayan bu şahısların kendilerine emanet edilen çok gizli bilgilerin ve ülkenin yüksek çıkarlarının önemini kavrayacak deneyime sahip olmadıkları açıktır.

Üstelik bunlardan bazılarının vatandaşı oldukları yabancı devletlerin siyasi yapılarıyla doğrudan bağlantıları vardır. Tarikat bağlantısı iddiaları da ayrıdır. Dolayısıyla, bu gibi büyükelçilerin talimatlarını sadece Türk devletinden alacaklarının güvencesi yoktur.

Türkiye. bir İsviçre veya Lüksemburg olsa idi, bu gibi durumlar normal karşılanabilirdi; ama, değildir!

Bizzat partili Cumhurbaşkanı'nın sık sık söylediği sözlere kulak verilecek olursa, sürekli emperyalizmin siyasal ve ekonomik saldırısı altında bulunan ülkemizin diplomasi kadroları içinde tam da o emperyalist devletlerin vatandaşı olanların bulunmasının sakıncalarını uzun uzun anlatmaya gerek yoktur. Partili Cumhurbaşkanının bu sözleri ile, yaptığı büyükelçi atamaları çelişki halindedir.

Başka bir devlete sadakat yemini altında bulunan diplomatlar, o devletlerin tehdit ve şantajına maruz kalabilecekleri için, Türkiye'nin yaşamsal ulusal çıkarları bakımından çok ciddi güvenlik riski oluştururlar. Dışişleri Bakanlığı'nın bu konuda geçmişte çok duyarlı davrandığı, başka bir devlet vatandaşlığını doğumla kazanmış bile olsalar, memurların o vatandaşlığı bırakmalarını sağladığı biliniyor.