HEP AYNI KAZIK


Bu küresel salgında ev hapsinin tek faydası oldu, yeni kitaplar okuduk, eskiden okuduklarımız tekrar okuduk, yani bir Televizyon reklamında olduğu gibi farkımız okumak oldu.

Okurken bir şeyi gördüm. Bize eğitim hayatımızda Osmanlının mali tarihi ile ilgili yeterli bilgi verilmemiş, verilen de kapitülasyonlar Osmanlıyı batırdı ile sınırlı kalmış. Elbette kapitülasyonlar felaketmiş ama daha kötüleri de varmış.

Bu ev hapsi sırasında Mahfi Eğilmez hocanın evvelce okuduğum “DEĞİŞİM SÜRECİNDE TÜRKİYE” isimli kitabını bir daha okudum.

Okurken bugün hani “Yap İşlet Devret” modeli denen kazığın, yani 1980lerin ikinci yarısında Dünya Bankasının yeni buluş gibi bize soktuğu kazığın, yeni bir şey olmadığını, bunun 150 yıllık bir kazık olduğunu Osmanlı İmparatorluğunun mali olarak böyle çökertildiğini çok güzel anlattığını gördüm.

Bu kazık Osmanlıya İLK DEFA 1883 de atılmış. O yıl Osmanlı Hazinesi, Fransız Vagon Lits şirketine İzmir-Aydın-Ödemiş demiryolunun yapımı karşılığında 100 yıl süreli imtiyaz vermiş. Buna göre Vagon Lits bu yolu Osmanlıya herhangi bir bedel almadan yapacak ama karşılığında trenlerde bir veya iki adet özel vagon ekleyecekti. Bu vagonlar trenlerin diğer vagonlarına göre çok daha lüks ve dolayısıyla pahalı olacaktı. Ama tam da bu noktada, aynen bugünkü gibi ince bir kazık vardı. Aynen bugün olduğu gibi hani geçecek araç sayısında taahhüt edilen sayıya ulaşılamazsa, farkı bugün devletin ödeyeceği gibi, o günde Osmanlı Hazinesi boş kalan yerlerin bedelini Vagon Lits’e ödeyecekti.100 yıl süreli bu imtiyaz anlaşması 1983 yılında sona erdiğinde geçen 100 yıllık sürede bu yol yapımı için vagon Lits’e ödenen bedel, yapılan yolun bedelinin kat kat üstünde bir miktara ulaşmış bulunuyordu.

Tabii bu İzmir Aydın Ödemiş demiryolu inşaatı tek değilmiş. Osmanlı hazinesi 100 yıl önce demir yollarını, tramvay yollarını yaptırmak için kullanmıştı bu yöntemi.

İşte Osmanlı devletinin imzaladığı bu tür imtiyaz sözleşmeleri nedeniyle İmparatorluk ve Cumhuriyet dönemlerinde inanılmaz bedeller ödenmesine yol açan bu deneyimler varken Türkiye’nin yap- işlet- devret projeleri gibi Hazine’yi aynı şekilde yükler altına sokan yöntemlere gönüllü olarak tekrar girmesi insanın aklına Albert Einstein’ın: “Aynı şeyi tekrar takrar yapıp, farklı sonuçlar beklemek deliliktir” sözünü hatırlatıyor.

Bu Yap-İşlet-Devret modeliyle Osmanlının yediği kazığa rağmen 1985 lerden bu yana aynı kazığı nasıl yiyoruz anlamak mümkün değil.

İşte bunu anlamak için Albert Einstein’a kulak vermek gerekiyor.

Bu tür kazıklar yememek için Osmanlı’nın mali tarihini iyi bilmek gerekiyor, zira geçmişte yapılan hatalar yüzünden çekilen acıları değerlendiremezseniz aynı acıları çekmeye mahkum olursunuz.

Koskoca 600 yıllık bir imparatorluk böyle battı. Tarihimizi doğru okuyamazsak, yeni kuşaklara okutamazsak, gün gelir o yeni kuşaklar, tarihi başkalarından dinlemek zorunda kalırlar.

Tarih yapmış bir ulusuz ama maalesef ne tarih yazmayı ve ne de tarih öğretmeyi bilemiyoruz. Eğer tarihimizi doğru şekilde öğrenseydik son otuz kırk yılda yaşadıklarımızı yaşamazdık, çünkü tarihten ders alırdık. Tarih ders alınmazsa tekerrür eder.

Bir ülkeyi esir almak istiyorsanız, önce borca batırıp emir almasını sağlamanız gerekir. İşte bugün dünyada artık ülkeler silahlarla işgal edilmiyorlar ekonomik olarak esir alınmaya çalışılıyor ve bunu da çok acımasız yapıyorlar.

Tabii burada en büyük günahkarlar, ülkelerini borçla yönetmeyi, aldığı borcu üretime değil de inşaata dökmeyi bir zeka işareti sayan basiretsiz yöneticilerdir.

Bizim tarihimiz, kapitülasyonlarla batışın ve bu batıştan sonra gerçek zaferin ekonomik başarı olmasıyla doludur. Lozan da en büyük mücadele misak-ı milli kadar kapitülasyonları kaldırılarak ekonomik özgürlük için verilmiştir. Bunu unutmamız gerekir