YENİ MEŞGALELERİMİZ


Geçenlerde Girit Adası'nda tatildeydim ve bir çok turistlerin bulunduğu Chania bölgesinde şehir merkezinde gidilecek yerler, kültür merkezi, adres sormalar ve restaurant arama çabalarında iken, google amcadan hemen aramaya başlanılıyor ve bütün bilgiler saniyesinde gözler önünde, sadece  seçilmeyi bekliyor.

Gerçekten her şey bu kadar basit oldu ama bunu anlayacak vaktimiz bile yok, işte bunu hala idrak edemedik henüz. Eskiden dil öğrenmeye çalışırken, kalın sözlükler ve kırmızı kalemlerle kelime ve manalarını defterlere yazar, bunları aynı zamanda hafızaya kaydederdik harfleri belirlemek için her harfin dışına renkli bantlarla dış taraftan çıkıntılı yerleştirirdik ki, daha çabuk bulalım. Şimdi ise Googleden hangi dilde ne istenilirse yazmak kafi, anında öğrenmek mümkün. İşte bu, işte bu çok basitleşti ve bunun kıymetinin bilinmesi gerekiyor.

Hiç bir yere gitmeden, otobüse, arabaya binmeden, kütüphanelerde sıra beklemeden, kimselere minnet etmeden ve de fazla zahmet çekmeden, öğrenmek bulmak ve istifade etmek o kadar kolaylaştı.

Sanırım her ne kadar iletişim ve teknik gelişti ise bizler bir o kadar tembel olduk. Şikayet etmek gibi olmasın ama kimseler bir şey okuyamaz oldular. Bir kaç satır yazmak ve okumak o kadar sıkıcı oldu ve okunacak olan şey her ne kadar önem kazansa da okumaya kimsenin hali kalmadı gibi...

Eskiden gazetelerin bütün sayfaları inceden inceye mutlaka okunurdu ve gazete okuma saatlerinin tadı hiç bir şeyde bulunmazdı..

Kitap okumaktan ve o kitap dünyasında kaybolmanın zevki ve mutluluğuna değinmeyeceğim bile ...

Ama sabahtan kalkıp sosyal medyalarda her anlarını fotoğraflamak, kısa videolar paylaşıp, resimlerin üzerine şarkılar yerleştirmek, dans etmeler, şarkı söylemeler ve o tiktokun tükenmeyen gürültüsünü ve  arka arkaya dönen çekimlerini izlemeler içersinde olanlar elbette ki iki satır okumayı sıkıcı bulacaklardır.

Bütün enerji akıllı telefonların her an çıkan yeni ve değişik ayarlarına uyum sağlamakla geçiyor. Her ne kadar ben telefon tekniğini öğrenmekten kaçınsam, insanların bu çabasını görmeden geçemiyorum. O nasıl meraktır ki ilgi alanında kalmak ve beğeni ve yorumları koparabilmek için bir yarış halinde olan insanlar..Yorgunluk nedir bilmeden internet aleminde dolana dolana nereye gittiklerini bile şaşırdıklarından bihaberler.

Hele bir de her gün bir fotoğrafın altına veya üstüne alakasız koca koca sözleri yerleştirmek çok popüler olmuş ama ne resimle alakası var, ne  gündemle ve ne de içeriğiyle! Eski köye yeni adetler böyle olsa gerek..

Resimler derken söylemeden geçilmez elbette, hani teknik dedik ya işte o teknikle, yüzler, ifadeler bakışlar, ağız ,burun, göz, yanak her şey photoshoplanıyor ve ciltler pürüzsüz, dolgun dudaklar badem gözler derken, karşınızda muhteşem güzellikler çok şaşırıyorsunuz ama teknik bu ve o müthiş güzellik te sadece teknikte var, gerçekte değil.

Bir de sanal alemin dışında ama içerisinde olan güzelliklere bakarsak, artık kadınlar birbirlerine benzemeye mi başladı ne! Gerçekten kime bakarsak şekil şemal aynı gibi sanki. Önce dövmeli kaşlarla başladı her şey sanki, simsiyah adi boya ile boyanmış gibi duran o yapay kaşlar sonraları değişik etaplardan geçti elbette, eh plastik cerrahi, yüz gerdirmeler, burun estetiği, boyun gerdirmesi, çene inceltmesi derken bir baktık ki dolgular çıkmış, önce adı botox oldu sonra vücuttan alınan yağlar çekilip bedenin değişik köşelerine yerleştirildi derken kaş ve kirpik dolguları daha basitleşti. Velhasıl güzelleşmek için yeni yollar bulundu gibi, tabi ki buna güzelleşmek dersek. Benim en çok beğenemediğim ise, kimsede normal dudakların kalmaması, o ne öyle herkes kocaman dudaklara sahip oldu. Adına bakarsanız köfte dudak deniliyor yanlış hatırlamıyorsam. 

Ve sonuç herkes birbirine benzemeye başladı ve üstüne de photoshopu koyarsak, pürüzsüz bir cildin üstünde kocaman badem gözler, minicik bir burun ve köfte dudaklarla habire boomeranglayan o ışıltılı resim paylaşıldığında, değmeyin keyfime.. 

Yeni geleneğimiz olan sosyal medya muhabirliğine geri dönersek, insanların birbirlerine olan bağlılığı ve Covid 19 sürecinde kimselerle görüşmeme zamanını hesaba katarsak, internet ve sosyal medya bağımlılığı elbette arttı..

Birbirleriyle görüşmeler, arayıp sormalar, sosyal medyadan yazışmalara dönüştü ve yazışmalar ve yorumlar da yavaş yavaş emojilerle cevaba dönüştü.. Kısaca iki kelime yazmalar bu figürlerle anlatım kazanmaya başladı. Ruh ve günlük halleri bu şekillerle hangi durumda olduğumuzu belirtiyor olunca eh artık yazma gereksinimi de böylece azalmış oluyor.

At bir ağlayan emoji veya gülen ve hatta kıpkırmızı bir kızgın yuvarlak veya kırmızı bir kalp, yok yok pembe bir tane veya masmavi veya yeşil de olur hani….Nerede peki o eski selamlar, hal hatır sormalar, ilgi ve alaka göstermeler, yakınlıklar, aile ve akraba sevgisi, dostlukların önemi ve komşulukların değeri!

Teknik gelişti hiç bir şey eskisi gibi değil elbette ama biz hala insanız, henüz robot olmadık ve hala birbirimize ihtiyacımız var, tıpkı komşu komşunun külüne olduğu gibi. Sosyal medyanın sahnelerinde resimlerle, saçma sapan yazılarla ve paylaşımlarla ilgi ve alaka aramak işte bu eksikliğin belirtileridir.. 

Yalnız kalmak ve kimsesi olmamak ve hatta sevilmemek, bizde bunlar gibi garip hallerin oluşmasına neden olmakta… Gelin el ele verelim biz gene insan kalalım, sosyal medya varsın bulunsun ama sınırları elimizde bulunsun…

 

Sağlıcakla kalın