PARADOKS!? İKTİDAR REJİMİ DEĞİŞTİRMEK İSTİYOR, TERÖR REJİME SALDIRIYOR


Paradoks: Yanıltmaç, çatışkı ve çelişki..

10 Aralık gecesi yine terör saldırısıyla sarsıldık. 38 canımızı kaybettik. 30 polisimiz şehit oldu. 7 sivil vatandaşımız sebebini kavrayamadığı terörün kurbanı oldular. Bir kişinin kimliği bile belirlenemiyor.. Ağır yaralılardan kötü haber almamayı umuyoruz.

Aynı gün AKP ve MHP’nin 21 maddeden oluşan anayasa değişikliği meclise sunuldu ve akşamına İstanbul kana bulandı.. bu durumdan bile fayda sağlamaya çalışan iktidar mensupları meseleyi Başkanlık sistemine getirip, “Başkanlığı İstemiyorlar” diyor. Yitip giden 38 canın ardından bile, durumdan vazife çıkaran bu anlayış, “insanlık nerede?” sorusunu gündeme getirmeli..

7 Haziran seçim sonuçları vatandaşın tek başına iktidarı istemediği bir tablo ile sonuçlandı. Bir hafta sonra da toplu katliamların yaşandığı terör saldırıları başladı. Suruç, Diyarbakır, Ankara saldırılarında yüzlerce masum insanı kaybettik. İktidar partisi hükümeti kuramadı ve 45 günlük süre içinde Ana Muhalefet partisi CHP’ye hükümeti kurma görevini vermesi gereken Cumhurbaşkanı bu kuralı çiğnedi. Cumhuriyet Tarihinde bir ilke daha imza atıldı ve bu görev CHP’ye verilmedi.

1 Kasım seçim sonuçları kanla, korkuyla tek başına iktidarı getirdi. Terör bitti mi? Bitmedi. Şehit haberlerinin gelmediği gün yok. Yetmedi bütün bunların üzerine bir de Ortadoğu batağına daha da saplanmış, dünyadan dışlanmış bir Türkiye yaratıldı.

15 Temmuz FETÖ darbe girişimiyle ülkemiz insanı birilerinin iktidar savaşına maruz kaldı. Çok büyük bir tehlikenin eşiğinden dönüldü.

“Yenikapı Ruhu” biraz olsun içimize su serpecek sandık, olmadı. İktidar tehlikeyi atlatır atlatmaz fabrika ayarlarına döndü. 15 Temmuz sonrası Parlamenter Rejime sarılanlar ve hatta bunu yabancı televizyon kanalında ifade edenler,

Atatürk Posterleri ile gösteri yapanlar kısa süre sonra bu kez MHP kozunu kullanarak Başkanlık meselesini yeniden ısıttılar. Aslında Devlet BAHÇELİ kozu demek gerek çünkü MHP tabanına haksızlık etmiş oluruz.

Şimdi de yaşanan son facia ile milletin iradesine “başkanlık olmazsa böyle olur” algısı kodlanıyor. Zira AKP vekillerinden bu mealde sözler başladı. Üstelik kanlı saldırının üzerinden saatler geçmeden..

Terör, Devlete saldırıyor. Cumhuriyet’e saldırıyor. Yapılması gereken Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkmak değil midir?

Mevcut iktidar, 15 Temmuz darbe girişimiyle itibarı zedelenmiş orduya itibarını kazandırmak, tüm organlara sızmış olan cemaat yapılanması yerine Cumhuriyet değerleri ile bezenmiş kadroları getirmek, sapla samanı ayırmak, terörün siyasi ayağını deşifre etmek, parlamenter sistemi güçlendirmek, cumhuriyetin kurucu değerlerine sahip çıkmak zorundadır.

Nasıl olacak bunlar?

Orduyu zayıflatıp, tek adamın emrine vererek mi?

Hukuk devletini yok ederek mi?

Yürütmenin tüm yetkisini tek adama vererek mi?

Tüm üst düzey atamaları tek adamın emrine bağlayarak mı?

Sorgulanmayı, yüce divana gitmeyi neredeyse imkansız hale getirerek mi?

Muhalif tüm sesleri susturarak mı?

Basın özgürlüğünü yok ederek mi?

Yolsuzlukların ve hırsızlıkların üstünü örterek mi?

Laik eğitim sistemin yerine dini kalıplara göre dizayn edilmiş eğitimle mi?

Aydın ve çağdaş bir nesil yerine, dindar nesil yetiştirerek mi?

Kadınların medeni haklarını kaldırarak mı?

Vs..vs..

Durum ortada.

Mevcut iktidarın derdi; CUMHURİYET ve Cumhuriyetin kurucu değerlerini, felsefesini yaşamın her alanından silmek.

Terör örgütlerinin saldırılarındaki esas hedef de CUMHURİYET.

Hem rejimi yok edeceksin hem de bu rejime yapılan saldırılarla savaşacaksın?

Paradoks!.. Yanıltmaç, çatışkı ve çelişki…

Bu ülke; Cumhuriyeti kurarak, Cumhuriyet ve değerlerine sıkı sıkı sarılarak küllerinden doğdu. İç ve dış düşmanlarına karşı Cumhuriyetin ilkeleriyle savaştı.

Bunları yok ederek var olmanın, iç ve dış düşmanlarla savaşmanın mümkün olamayacağı açık. Bu sürecin ülkemize çok ama çok büyük bedeller ödeteceği de…

Parlamentoda Cumhuriyetin kurucu partisine, ülkemizde sistemi koruyacak ve yaşatacak olan tek partisine tarihi bir görev daha düşüyor.

CHP, bu tarihi görevin tek temsilcisi olması sıfatıyla halkın umudu olmaya devam ediyor. Bu büyük görevin bilinci ile tüm örgütlerinin canla başla yek vücut bir ruhla örgütlenmesi, halka gerçekleri anlatması gerekiyor.

Cumhuriyet Halk Partisi’nin ülkeyi bu kara günlerden kurtarma görevinin sorumluluğuyla, "Kuvâ-yı Milliye" ruhunu yaratarak hakla öncülük etme misyonuna bir an önce sıkı sıkıya sarılması şart ve kaçınılmazdır.

Sibel PARMAKSIZ