BAĞIMLI ÇOCUKLARIMIZ-2
Filiz TEKALTI

Filiz TEKALTI

BAĞIMLI ÇOCUKLARIMIZ-2

Değerli okurlar bir önceki yazım bağımlı olan çocuklarımız içindi ve bu kısmın da yine bağımlı çocuklarımızın bir devamı olsun istedim ve gerçekten çok kısa yazmak ve sıkıcı olmaması için yaşanılanların ve beklentilerin ve de hali hazırda ki durumun ne kadar vahim olduğunun gözler önünde olması için bu konuya hepimizin yakından bakmasını rica ediyorum.

Bağımlı olmanın değişik nedenleri olduğunu hepimiz biliyoruz ama biz yakından çalışanlar için bu sorun tabi ki başka boyutlarda olmakla beraber, bu insanların ne gibi sorunlarla boğuştuğunu ve yalnızlıklar içinde gah motive olup, gah tekrar derin bağımlılıklara geri dönmesi, bir girdap içerisinde, bitmeyen bir yolculuk gibi devam edip gidiyor.

Tabi ki günler ve yıllar sanki bir anda olurcasına akıp giderken, değişen sadece o kaybolan yıllar ve o kaybolan gençlik gibi, geri getirilemiyor.

Bağımlı olmak ve bunu kabul edip itiraf etmek her babayiğidin harcı değildir maalesef. Zaten olay da orada bitebilir, eğer kabul edip itiraf edilebilinse, bu girdaptan çıkışın ilk adımı atılmış olmakta.

Bir çok insanın bağımlılığa adım atması çok erken yaşlarda başlarken, geçmişte yaşadıkları daha çok negatif tecrübelerin buna neden olmasını artık herkes bilmektedir. Bir çocuğun aile sevgisi ve aile terbiyesinin yanında, sevgi görmesi en önemli unsurlardan olan ihtiyaçlarının karşılanması ve gösterilen tutum ve bakım, çocuklarımızın hayatının rotasını belirlemektedir. Sevgi görmeyen, devamlı itilip kakılan, istenmeyen, hor görülen, büyüklerin çıkarları için kullanılan, cinsel tacizlere maruz kalan, sürekli dayak yiyen ve daha nice sayamadığım nedenler yüzünden hayatları daha başlamadan silinen küçük yavruların bağımlılık yolunda kurban gitmeleri, suç işleyip daha çok batmaya yönelirken, yaşadıkları hunharca tecrübeleri, ancak bu şekilde telafi etmeye çalışmaları, aslında çok normaldir. 

Çocuklar doğarken psikopat olarak doğmuyorlar ama maalesef yaşadıkları sevgisizlik, istenilmemek ve çevrenin kötü baskısıyla duygu yitimi yaşıyor ve artık empati bile hissetmeden, kendilerine yapılan haksızlıkların daha kötüsünü, suçu olmayan insanlara yaparak o kötülük çemberini kapatıyorlar. 

İşte bu insanların bu girdaptan çıkamamaların yanında, yapyalnız kalmaları onları tabi ki en çok üzen sevgi ve saygının eksikliğini yaşamak ve istenilmediklerini hissetmeleri olsa gerek. 

Her ne kadar başkalarını suçlamak bir savunma mekanizma olsa da, sonuçta kimsenin bunu kabul etmemesi bilhassa bağımlının kendisi için hiç iyi olmamaktadır. 

Çıkışı olmayan bir çember gibi dönüp duran bir yaşam tarzı ve içerisindeki yalnız insanlar,!! bundan daha kötüsü ne olabilir…İçler acısı ve çok trajik bir durum..  

Bağımlılık derken sadece uyuşturucu değil alkol kullanımı da bunun içerisinde bulunmaktadır, yani her ikisinin de yanlış kullanılması nerdeyse başa baş gitmektedir. 

Bunun yanı sıra şuna değinmek isterim ki ülkemizde alkol alma kültürü ben çocukken başka başkaydı ama şimdiki kullanıma bakarsak bu kültür daha ayrı boyutlarda olmaktadır..Alkol alma kültürü daha çok gizli tutulurken belli kulüplerde ve sosyal ortamlarda alınırken, şimdi evlerde ve aile ve arkadaş ortamlarında da olmaktadır. Benim anladığım kadarı ile, arkadaşlarını eve getirip sarhoş etmenin, evin hanımına ve yetişkin kızlarına karşı çok abes olacağından ve namusa saygıdan dolayı dışarıda kulüplerde arkadaş ortamında içilirdi. O zamanlar zaten kadınların pek içki içtikleri de çok görülen bir durum değildi. 

Şimdilerde ki alkol alma ortamları kadınlı erkekli olup, hem dışarlarda ve hem de ev ortamında  alınmakta ve yeni  alkol alma kültüründe yoğrulmaktayız. Bunda belki de Avrupa'nın da bir katkısı olmaktadır, aperatiflerle başlanan içme töreni daha sonra yemekle beraber alınırken, medeniyet içerisinde bir sosyalleşme, sohbet ve keyif söz konusudur. Benim bir kaç kez şahit olduğum içki içme modeli ise zil zurna sarhoş olup, herkese ana avrat küfür ederken dayak atma ve hatta adam öldürme veya yaralama sosyalleşmesi dir..Bunu kabul etmeyip içmeye devam eden arkadaşlarımız, herhalde sonsuz bir inkar kültürü içerisinde olsalar gerek..

Bizler birer faniyiz, birer insanız ve birbirimize muhtacız. Eğer biz beraber olmasak sevincimizi ve üzüntümüzü kimselerle paylaşmasak nasıl yaşayabiliriz!!..

Beni en çok üzen durum, tek başına daha çok derinlere sürüklenirken, aynı çelişkilerin devam etmesi ve yapayalnız kalmasıdır. Sanırım hepimiz için geçerli bir durum, bağımlı olsak ta olmasak ta, bir gün yapayalnız ve kimsesiz kalmak, en kötüsü olsa gerek. 

Yukarıda yazdıklarım talihsiz çocukların, seçemedikleri ailelerde doğmaları ve istenmemeleridir ve bunların bağımlılıkları, yaşadıklarından kaynaklanmaktadır, bunu bir kez daha vurgulamak istiyorum..

Ama elbette ki istisnalar her zaman bulunmakta ve herkes bu yazılanların içerisinde yer alamamakta. Sonuçta herkesin bu yola çıkmasının değişik nedenleri olsa bile, seçim yine kendilerinindir. İnsanların seçim hakları olduğunu düşünüyorum ve bunun sonuçlarına da katlanmaları gerektiğine. 

Çok dertliyim, kimse beni anlamıyor veya param yok geçinemiyorum diye içkiye başvurulursa, bu bir seçimdir. Parası olmayan ve geçim sıkıntısı çekenlerin uyuşturucu, içki ve sigara içmeleri bir yanlıştır ve bunun masrafını başkalarının ödemesini beklemeleri, daha da yanlıştır..  

 

Sağlıcakla kalın

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar