TURİZM TURİZM TURİZM
Filiz TEKALTI

Filiz TEKALTI

TURİZM TURİZM TURİZM

Gezmek, bir yerlere gitmek, birilerini ziyaret etmek veya ticaret yapmak için, binlerce yıldır insanlar bir yerlerden başka yerlere gitmektedirler. Bizim bildiğimiz gezginlere Derviş denilirdi ve o zamanın üniversiteleri olmadığından, gezginlerin bilgisine hem inanılır ve hem de ehemmiyet gösterilirdi. Hani derler ya, çok yasayan mı çok bilir, yoksa çok gezen mi!

Bunun yanı sıra hepimizin hatırlayacağı gibi, tacirler de ticaret yapmak için uzun mesafelere çıkar ve aylarca veya senelerce uzun süren baharat ve ipek yollarını bulmak ve açmak için seyahat ederlerdi.

Gezmenin veya gezginciliğin yeni kavramı turizim olsa gerek. Teknolojinin inanılmaz gelişmesi ile, toplumlar daha değişik değişmeye ve ilerleme başladılar. Elbette ki biz insanlar da değişiyoruz ve bunlarla beraber, alışageldiğimiz her şey de değişmekte. Tanıdığımız bildiğimiz her şeyler gelişimin tsunamisinde yüce dalgalar ila alt üst edilip devrilirken, yeniden her şeyi yine inşa ediyoruz..

İnternetin icat edilmesi ve bilgi sayarların daktiloların yerini alması daha dün gibi oysa bugün bir saat bile internetsiz yaşayamaz olduk.

Gelgelelim insanlar göç etmeye başladılar, ekonomik amaçlarla veya iş gücünü satmak amacı ila veya savaşlardan kaçmak yada politik amaçlarla daha liberal ülkelere yerleşenler gözlerden kaçmamakta.

Bundan yirmi sene önce İstatistik okurken İsveçli bir profesörümün, o zamandan bir yirmi yıl öncesi, yani şu an toplam 40 sene öncesi, bütün Türkiyeyi dolaşıp, bilhassa ta Ağrı dağına kadar gidip oradan doğu karadenize uzanması beni hayli şaşırtmış ve bir o kadar da memnun kılmıştı. O zaman ile şimdiyi mukayese edersek, demek ki herkes seyahat edemiyormuş. Ekonomik olasılığın mümkünlüğü kendini hissettirecek durumda olması ve zaman şartlarının da uygunluğu en önde olsa gerektir.

Şimdi ila mukayese edersek, hemen hemen seyahat etme imkanı bulmak daha da kolaylaştı. Yukarıda belirttiğim gibi kültür seyahatleri daha çok belli bir kesime hitap etmektedir ama sair seyahatler veya şimdi kullandığımız tabiri caiz ise, “tatil” gezileri, büyük bir kalabalığı dünyanın değişik ülkelerine taşımaktadır. Ve bu tatil gezileri oldukça yaygın olurken, bir nevi status ve ekonomik özgürlüğü dile getirirken, bu tatilcilere gösteriş ve övünmeyi mümkün kılmaktadır.

Böylece turizm imzasını her yere atmaya başlarken, bizler de bu yeni modaya ayak uydurmakta gecikmemekteyiz. Kendimi de bu turizm kurbanları arasında saymaktayım çünkü turizm açılışına yok demek nedense çok zor olsa gerekti. 

Ama uzun senelerdir bu turizm denilen illetin gerçek yüzünü görmek benim için zor olmadı. Turizmin sadece bir para tuzağı olup insanları yanıltmak ve her şeyin önceden tasarlanıp, sunulduğu bir tuzak girdapında esir tutup ve turizmin tutsağı bir turist olarak nitelendirilmek benim hiç haz etmediğim bir durum. Benim düşündüğüm ve istediğim turizm yeni yerleri görmek, yeni insanlar tanımak, gittiğin yerin kültürü hakkında bilgi edinmek, tanımak ve kendi kültürü ila mukayese ederek, o farklılığı aydınlatmak, ortak yanları kavramak ve bilgi sahibi olmakla beraber tatil yapmak. 

Dünyanın bir çok yerini gezdim ama artık turist olarak bakılmak, artık bana işkence gibi geliyor. Her yerde herkes, bilhassa satıcılar ve esnafın insanı aptal yerine koyarak sırtından para kazanma davranışları benim sinirlerimi germekte. 

Birde zorla insanlara eşya satma metodları ve işe yaramaz (souvenirler), hatıra eşyaları ve sahte marka giyim eşyaları. Dünyanın neresine giderseniz gidin bu durum hep aynı, hatta nerdeyse bütün sahil kenarları, şezlonglar, yiyecekler ve müşteri avlama metotları tıpatıp aynı.

Turizm ila beraber açılan hotellerin, turizm okullarının ve şirketlerin haddi hesabı yok sanırım. Taylandda olan Tsunaminin turizme verdiği hasar ve bir o kadar insanın hayatlarını yitirmesi ne Çabuk unutuldu ve yıkılıp yerle bir olan hoteller ve dükkanların çarçabuk yeniden inşa edilmesi ve orada nam salan seks turizminin, pedofillerin ve genç efeminelerin, “lady boy” daha fazlalaştığı bir turizm ortamı, iğrenç bir şekilde devam etmekte.

Bir kaç sene önce İngilterede izlediğim bir belgeselde Türkiyede ki turizm bölgelerinde yaygın olan genç erkeklerin,  kendilerinden çok yaşlı ingiliz kadınları ila ilişkileri dikkatimi çekmişti. İngiliz kadınları bir bardak şarap ila bir genci tavladılarını alenen anlatırken yaşadıkları zevki dile getiriyorlardı. Madalyanın diğer tarafı ise, genç garsonların bedava cinsel ilişki ele geçirdikleri ve bazen de evliliğe giden bir İngiltere rüyasına aldanmaları değil mi?

Beş sene önce Taylanda ilk gittiğimde Phuketin o meşhur caddesi beni hayretler içersinde bırakmıştı. Bu sokakta her şeyi görme olasılığı, striptiz barlarından tutun akla hayale gelmeyen her şey mümkündü. Bilhassa yaşlarını bile tahmin edemediğim ve hatta çocuk sandığım şahısların  ellerinde sekse dair her şeyi ifşa edip satmalarını moral dışı olarak benimsedim. Bu sene Taylanda ikinci gidişimde Pattaya ya uğradım ve burada da aynı şekilde bir caddenin, “walking street” olduğunu gördüm ve dolaştım. Hayal kırıklığı yaşamadım çünkü akla gelemeyen şeyleri daha da ilerletmişlerdi. Barların, çıplak kızların, değişik seks gösterilerinin ve striptiz klüplerinin yanı sıra canlı pornografi izleme klüplerinin de reklamını görünce bir daha o caddeye adım atmadım.  

Demek ki turizmin sergilediği yalan bir dünya ve o dünyanın içersinde moral dışı birliktelikler, cinsellikler, zoraki satışlar, zoraki yemek satma ve etik ve moralsizlikler, insanın neredeyse ahlakını bozacak.

Bunun yanı sıra ülkelerin ekonomik sıkıntılarına turizm bir çare gibi bulundu sanıldıysa da, turizmin getirdiği zararları kimse açıklamak istememekte.

 

Sağlıcakla kalın

   

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar