YAŞLILIĞA MEKTUP VAR
Filiz TEKALTI

Filiz TEKALTI

YAŞLILIĞA MEKTUP VAR

Geçenlerde bir hastane dönüşü, siyah bir cenaze arabasına rast geldim. Arabanın pırıl pırıl parlayışı ve şöförün bir o kadar tertemiz ve şık üniforması, saygılı hareket ve tavırlarını uzaktan da olsa gözden kaçırmak mümkün değildi..Hepimizin yapacağı gibi bende acaba ölen kim ve yaşı ne kadar acaba diye, kafamda tahayyül ederken, biraz ilerde cadde üstünde bir avuç yaşlı insanların kimi yürüteçlerine veya bastonlarına tutunarak, kimi elleri havada, zor ayakta durarak, o cenaze arabasının ardından baktıklarını gördüm..Gerisini tahmin etmek zor değildi, yaşlılar evinden biri hayata gözlerini yummuştu. Ve oradaki hayat arkadaşları son vazifelerini yerine getirmekteydi, saygıyla ayakta zar zor durarak, cenazeyi yolcu ediyorlardı.

Bu olayı kaç gündür düşünmekteyim, hem çok duygulandım ve hem de kendi annemi babamı gözlerimin önüne getirmekteyim. Bu bir yandan derin duygular yaşatsa da bir yandan da bir nevi terapi olmakta.. 

Şu son zamanlar nedense ben de bu yaşlılara ve yaşlılığa elimde olmadan epeyce düşünce sarf ediyorum ve bir şeyler anlamaya çalışıyorum, ne anlamak istediğimi de henüz daha bilmeden. 

Hepimizin bildiği gibi, doğup büyüyoruz, daima ileriye bakıp bir an evvel belli bir yaşlara gelmeyi özlemeyi hangimiz yapmamışızdır. Ama yaşlanmayı ve bunun neler içerdiğini sanırım hiç birimiz ne özleriz ne de fazla düşünmekteyiz.

Hepimiz hangi yaşlarda olursak olalım elbette ki bazı tecrübeler edinmişizdir ama yaşlı olmanın ne demek olduğunu asla bilemeyiz, çünkü daha orada değiliz. Yaşlı olmanın tam anlamını ancak yaşayan bilir. Kendi büyüklerimize bir göz atarsak, daima ağrılı bir beden ve koleksiyon yapar gibi, birçok fiziksel rahatsızlıkların yanında, ruhsal açıdan da sürekli depresyonlar ve huy değişiklikleri ve hırçınlıkları görmek o kadar zor değil.

İstatiklere bakarsak, yaşlılarda erkeklerin kadından önce vefat etmeleri ve kadınların daha uzun süre yaşadıkları görülmektedir. Ama eğer kadın önce vefat ederse, erkeklerin fazla yaşamadıkları ve bu acıyı kaldıramadıkları tespit edilmiştir. Tabi ki istisnalar dışında. Yalnız kalan kadın uzun süre yaşasa da mutlaka kendine öz rutinler bulup, bir nevi hırçın olup yaşamı tek başına sürdürdüğü için de başına buyruk olmakla beraber, biraz zor bir karakter de elde etmekteler.

Bunların yanı sıra artık günümüzde yaşlılar evi bulunmakta ve artık eski geleneğimize göre anne ve babaya bakma yükümlülüğü, yavaş yavaş ortadan kalkmakta. Bunun tabi ki değişik etkenleri olmakla beraber, ekonomik açıdan eşlerin ikisininde çalışması ve büyük şehirlerde bu bakım imkanını zorlaştırması gelmektedir. Veya eşler bir diğerinin anne ve babasına bakma yükümlülüğünü  istememektedir. Urban kesimlerde ve küçük ortamlarda böylesi bir sorun halen çok nadir olmaktadır.

Bunun dışında kalabalık bir kardeş gurubunda, anneye veya babaya bakma sorunu yine baş göstermektedir. Herkes bakım işini birbirlerine atmak ve bir tek ben miyim evlat olan diye birbirleriyle adeta yarışmakla meşguller. Sadece bakımın dışında bir de ekonomik zorluklar var ise bakım sorunu daha da zor olmakla beraber, yaşlıların hayatının son safhalarını maalesef mutsuz ve huzursuz bir döneme sokmakta. 

Hayat devam ederken elbette ki herkesin değişik günlük yaşantısında zihnini ve zamanını harcayacağı meseleler bulunmakta. Kimi torun bakarken, diğeri kendi yaşlılığını öne sürmekte veya kendi çocukları ve aileleriyle zamanını geçirme derdindeyken veya bir yaşlıya bakmak yerine zamanını kendi istediği gibi yaşamak arzusu ve moral ve etik açısından asla rahatsız olmadan büyük bir egoizmle vicdansızca davranışları, işin hazin tarafı.

Gün gelince aynı duruma düşmeyeceğini kimse bilemez, ne ekersen onu biçersin misali sanırım yaşanmadan asla anlaşılmıyor.

Avrupa da yaşlılar evinde yaşamak artık alışıla gelmiş bir durumda ve bu bakım evlerinin genelde iyi bir düzeyde olması ve her türlü imkanın bulunması ve iyi bir standarda sahip olması yaşlılar evinin normalleşmesini gerçekleştirmekte. Her ne kadar arada bir ortaya çıkan skandallar ve bakıcıların yaşlılara vahşice davranışları görülmekte ve duyulmakta ise mutlaka tedbir alınıp iyi bir bakım vermeyi korumak kanunen ve insanen önem taşımakta.. 

Annelerimize veya babalarımıza hayatlarının son döneminde imkanımız varsa mutlaka bakma yükümlülüğünden kaçmak olmaz, bu bizim insani ve vicdani görevimizdir.

Gerçekten o ağrılı bedenleriyle ve her ne kadar hırçınlık gösterseler de onlara iyi davranıp biraz mutlu olmalarını sağlamak zor olmasa gerek. O yüksek yaşlarda gerçekten insanın bir çocuk gibi olduğu ve çocuklar gibi davranışlarla ne kadar aciz bir durumda olduklarını görmek içler acısı. Bir çocuğu sevindirmek gibi onları da aynı şekilde çok basit sevindirebiliriz.

Herkes diyor: anne ve babayı kaybettikten sonra onların hayatımızda doldurduğu yerin ne kadar boş olduğunu anlıyoruz, bunu neden onlar yaşarken bilmiyoruz, işte bu bir ikilem..

Kendi annem de hayatta ve bu şartlar altında ve ben yanında değilim..Onsuzluğu düşünmek acı veriyor, bakmaktan aciz değilim ama orada değilim, bilmem anlatabildim mi!!

Sağlıcakla kalın

Son Yazılar