NEDEN DARBELERE KARŞIYIZ? CUMHURİYETİ KORUMAK DİYENLERLE ,...
Sibel PARMAKSIZ

Sibel PARMAKSIZ

NEDEN DARBELERE KARŞIYIZ? CUMHURİYETİ KORUMAK DİYENLERLE , KENDİNİ KOLLAYANLAR KARŞI KARŞIYA…

15 Temmuz gecesi ülkemiz, Cumhuriyet Tarihinin en kara, en kanlı günlerinden birini yaşadı. Darbe girişimi Cumhuriyeti yıkmak isteyenlerin bir kalkışmasıydı ve bertaraf edildi. Ülke olarak bu kabusu atlattığımızı düşündük ve bir nebze de olsa rahatladık. 15 Temmuz sonrasında birlik ve beraberliğin önemini, gücünü anladık. Atatürk’ün büyüklüğünü ve Cumhuriyete sahip çıkmanın zorunluluğunu bir kez daha gördük.

“Bu gerçeği, Atatürk’ü eleştirenler, Cumhuriyet değerleriyle sorunları olanlarda gördü” dedik. AKP il binalarına dev Atatürk posterleri asıldı, bazı yerlerden kaldırılan TC’ler yeniden yazıldı. Sonunda anlaşıldı sandık. “Aklın yolu bir” dedik.

Her gün okunan salalara, verilen fetvalara rağmen “Yenikapı ruhu” nu önemsedik. “Darbe karşıtlığı ortak paydamız” dedik..

Erken umutlandık, zira yanıldık..

Biz Cumhuriyet değerleri, laiklik, demokrasi derken, onların derdi canlarını kurtarmak, güçlü görünmek için bizi kullanmakmış.

Yazık..

Yazmak istediklerimi düşünürken, hafızam beni yıllar öncesine taşıdı. AKP iktidarının ilk dönemiydi. Sanırım 2003-2004 yılları. O dönem özel bir şirkette çalışıyordum. İnternete Feytullah Gülen’in bir videosu düşmüştü. Arkadaşlarla birlikte izlemiştik.

O video da Gülen, gayet sakin bir ifadeyle özetle şunları dillendirmişti; “sakin ve sabırlı olacağız. Önce eğitim, okullar çok önemli. Sonra ordu ve hakimler. Bu ikisi bizi kurtaracak” gibi sözleri konuşmasında sık sık tekrarladı. Üzerinden çok zaman geçti ama hatırımda kalan “ordu ve hakimler” ifadesi oldu. Çünkü bunun üzerinde çok durmuştu. Bu ifadeler beynimde mıh gibi çakılı kaldı.

O dönem duyduklarımız bizi kaygılandırsa da, hatta içimizde bir ürperti yaratsa da, “yok canım olmaz” dedik, “bizim ordumuz sağlam, yargıya el atmak kolay mı, hele hele ele geçirmek, imkansız” dedik.

O an duyduğumuz kaygıyı, kendi açıklamalarımızla dağıttık. Bazılarımız “deli saçması” dedi ve güldü geçti.

Her zaman olduğu gibi Cumhuriyetin bize emanet olduğunu, düşmanlarının hep olduğunu ve olacağını, korumak zorunda olduğumuz gerçeğini görmedik. Öyle ya Cumhuriyet bizim neslimize altın tepside sunulmuştu.

Eksik olan bu altın tepsiye sahip olmak için kimlerin nasıl mücadele verdiğini, yoksulluğa, açlığa nasıl direnerek canı pahasına savaştığını gerektiği gibi hatırlamıyor olmamızdı.

Birileri bir yerlerde hesap kitap yaparken, bizler kötü senaryolar üzerine hiç yoğunlaşmadık hatta çoğuna komplo teorisi deyip geçtik. Sırtımızı ordumuza, yargıya dayadık, “bir şey olmaz” dedik.

Yanıldık..

Yıllardır Cumhuriyeti yok etmek için çalışan FETÖ, AKP iktidarıyla çalışmalarını hızlandırdı. Hem de öyle böyle değil. Artık her yere çok daha kolay girmeye ve çoğalmaya başladılar. Ne de olsa “beraber yürüyorlardı aynı yolda”.

“Yasama-yürütme-yargı” için, ayak bağı dediler. Eğitim sistemini çürüttüler. Askeri okullara her zaman olduğundan çok daha hızla yerleştiler. Öğrencilerin beynini yıkadılar. Ergenekon-Balyoz safsatası ile Cumhuriyet değerlerine bağlı komutanları, yazarları, gazetecileri cezaevlerine attılar. Kendilerinden olmayan hakimleri, savcıları sürdüler. Polis devleti kurmaya çalıştılar. Sistemin omurgasını oluşturan kurumları işlemez hale getirdiler.

Kadın hakları ile adeta alay ettiler. Cumhuriyetin “Yurttaş Kadın” kavramını, kadını toplumda silikleştirerek yok etmeye çalıştılar. Kadının türbanı, giyimi kuşamı, kürtajı, sahip olacağı çocuk sayısı, ahlakı, duruşu, oturuşu…hep siyasetlerine malzeme yapıldı. Dini ve ahlaki değerleri kullanarak kadının toplumdaki yeri ve önemini değersizleştirmek için uğraştılar. Kadın cinayetleri ve tecavüzler bu zihniyetin yarattığı algılarla akıl almaz boyutlarda arttı. Atatürk’ün Cumhuriyet kadınını, kimliksizleştirmeye çalıştılar.

Daha neler, neler…her biri ayrı yazı konusu olacak durumda.

Derken;

FETÖ ile AKP’nin yolları ayrıldı. 17-25 Aralık’ta FETÖ ilk darbesini vurdu. 15 Temmuz’da da daha büyük ve kanlı ikinci darbesini.

Aynı hedefe yürürlerken, iktidar savaşına giriştiler. Çıkarları çatıştı. Derin siyasi çıkarlar. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Atatürk posterlerine sarılarak güç toplamaya çalışan iktidar, canını kurtardığı için olsa gerek, fabrika ayarlarına geri döndü.

Ama, yolları aynı yol. Bunda bir değişiklik yok. Laik sistem ve Cumhuriyet ile sorunları var. Partnerler değişti. FETÖ gider başka bir cemaat gelir. Hazır ellerinde OHAL gücü varken, yola devam.

Ama unuttukları bir şey var; Cumhuriyet ayakta ve kendilerinden olmayan yüzde elli yaşamlarına ve geleceklerine sahip çıkacak. Ayrıca bunca yıl onlara biat eden diğer yüzde elli erimeye devam ediyor..

Biz; Cumhuriyet değerlerine bağlı komutanlarımıza, askerlerimize, yargıçlarımıza, savcılarımıza, siyasetçilerimize, yazarlarımıza, gazetecilerimize, öğretmenlerimize, gençlerimize inanıyor, güveniyoruz.

Unuttukları çok önemli diğer esas konu ise; Türk milletinin onuru, atasına ve tarihine asla ihanet etmeyecek olan iradesi...

Sibel PARMAKSIZ

Son Yazılar