Biri ’yeni anayasa’ mı dedi?

Biri 'yeni anayasa' mı dedi?

Eğitimci Yazar Selahattin Duman, anayasa mevzusunu gündemine aldığı yazısında geçmişten günümüze bir analiz yaptı ve çarpıcı değerlendirmelere yer verdi.

09 Şubat 2016 - 13:59

İŞTE O YAZI:

İnsan dünyaya bütün kıyafetlerden ayrı ya da diğer bir ifadeyle hiçbir zırh kuşanmamış olarak gelir. O haliyle saftır, berraktır. Asla ne içinde ne de dışında kir pas bulundurmaz; tam da yaratıldığı üzere mükemmel bir surettedir. Sorumluluğu ve işi gücü olmayan bu sabi, kimse için kötülük düşünmez, planlamaz. Hiçbir kir, kin, haset ve hırsa değmemiş olan masum, büyüdükçe büyük(!) insanlardan öğrenir / devralır tüm bunları.

Yıl 1970'lere değdiği  zamanlarda insanlar için utanç kaynağı bir anayasa ile yaşatılıyordu Türkiye'm. İçerisinde solcuları zorbaca sıkıştıran 141, 142. madde ile  Müslümanlara zulmeden 163.maddeyi barındırıyordu. 143. maddeyi özellikle zikretmiyorum; çünkü o silahlı eylem yani terörist faaliyeti kapsıyor. Dönemin hükümetinin küçük ortağı olan MSP o günkü büyük ortak CHP ile bir anlaşma yaparak Meclis oylamasına dayalı bahis konusu maddelerden dolayı içeride bulunan fikir suçlularına af kararı alırlar. Ancak MSP içerisinde yer alan 14 civarında bir cemaat kontenjanı vekiller önce oylanan 163 e destek verip diğerlerinden bu desteği esirger. Ve şöyle derler;

- Hayır biz bu yanlışa destek olmayız. Bunlar ötekiler (!)(solcular) olduğu için bu günaha ortak olmayız. Rahmetli Erbakan onları kırmadan ikna için çok çabalamış ve ;

-Bakın arkadaşlar biz bir anlaşma yaptık ve sözümüzü tutmamız lazım. Ayrıca oy vermeseniz de sonuç değişmeyecek ve yapılan yanlış daha büyük bir yanlışı doğuracak. Eğer Anayasa Mahkemesi' ne taşınırsa bu mesele silahlı eylem yapanları da içine dahil edebilir mahkeme. Etmeyin eylemeyin kar etmez, çok birikimli, dürüst ve akıllı (!) abiler oy kullanmaz ve aynen hocanın dediği gibi olur. Sonuçta bine yakın sol görüşlü, binin biraz üzerinde Müslüman fikir suçlusu kurtulacak iken silahlı eylem icra eden dört bin dolayında suçlu da buna eklenir.

Daha sonra ki süreçlerde bu utanç maddeleri Anayasa'dan Meclis marifetiyle  kaldırılmış idi. Biz daha bunu alkışlamaya fırsat bulamadan 312. madde garabetiyle tanıştırıldık millet olarak. Artık her düşünceden özellikle de İslamcı diye vasıflandırılan fikir adamı, yazar bu maddeden yargılanıyor mahkumiyet alıyor hale gelmişti. O maddenin kaldırılmasını da Terörle Mücadele Yasası uygulamada arzı endam eyledi. Fakat bu yasanın en büyük şansı Türkiye de yaşanan sessiz siyasi devrim olmuştur ki bu sayede bu yasa öncekiler kadar mağdur üretmedi.

Ancak iyi hatırlayalım ki bu yasalar yürürlükte olduğu dönemde de hukuka uygun değildi. Yani kanuni olan her şey hukuki değildir. Öyle olsa Mussolini' nin ya da Hitler'in yasalarının hukuki olduğunu da söylemiş oluruz. Fakat biz burada asıl dikkat çekmek istediğimiz nokta yasa ya da yasak olmadan yıllarca sürdürülen Başörtüsü zulmü gibi acayip ve garaip bir hakikatin varlığıdır. Hem de mevcut Anayasada yapılan bir kısım özgürlük ve demokrasi vurgularına rağmen. Böyle durumlar yasalar ve hatta Anayasa konusunda biraz daha özenli çalışmanın gereğini ortaya koymaktadır.

Son üç beş yıldır sürdürülen Anayasa çalışmaları bazı anlarında beni de heyecanlandırmadı değil.  Ama siyasi tarihimiz yazının başında da anlattığım gibi bir çok kör dövüşüne sahne olduğu için içimde hep bir "ACABA" yaşamaya devam etti. Keşke haksız çıksaydım; hala çıkabilmeyi umuyorum. Yapılan çalışmalarda varılan mutabakat çerçevesinde altmış üç maddenin Meclisten geçirilmesine bile razı olmayan bir muhalefetimizin varlığı da maalesef bir gerçek.

1920'lerden bu yana yapılmış olan tüm Anayasalarımızın ihtilal ya da darbe ürünü ve askeri vesayet dönemlerinde yapılmış olması da dikkatlere sunulası bir gerçektir ülkem için. Siviller kendilerine yani Türk milletine yakışır bir "Sivil Anayasa" yapma şansını bulamadıkça darbeciler ve darbe seviciler bulundukları yerden ve bıyık altından kıs kıs gülüyorlardır zannımca.

Son dönemlerde bir de "Toplumsal Mutabakat" gibi ne idüğü çok ta belli olmayan ve bu güne kadar hiç gerçekleşmemiş olan bir hayalin ulaşması beklentisi dillendirilince ben de ki o kocaman "ACABA" yerini kocaman bir "EYVAH" a bıraktı. Şu sebeple ki bu yola girilmesi; sonsuz ve sonuçsuz emekler silsilesinin başlangıcı anlamına gelecektir de ondan. Marjinal düşünce ve fikir sahipleri toplum mühendisliği ile he tür düşünceyi ve sahibini düşman gören bir kafa ile "millete rağmen Anayasa" dayatmasını başarmışlardır bu güne kadar. En son 80 ihtilalının ardından yapılan 82 Anayasasına verilen %92 oy bir toplumsal endişe mutabakatının sonucudur. Şimdilerde böyle bir onay alınması imkanı mevcut değil / olmasın da zaten böyle mutabakat.

Peki ne yapılmalıdır o halde?

Yürütülen her tür fikri ve hukuki çalışmanın millet menfaatine olan şekline taraftarız. Destekliyoruz. Ve ümit var olmak için elimizi Memur Sen olarak taşın altına koyuyoruz. Genel Başkanımız Sayın Ali Yalçın Anayasa platformunu oluşturarak yüzlerce stk' nın desteğini de temin ettikten sonra platform adına yaptığı konuşmasını manifesto hüviyetinde milletin gündemine ve gönlüne bir cemre düşürmüştür. Sivil akla dayalı, özgürlük kalemiyle ele alınan, milleti  merkeze alan bir anayasa yapılmalıdır ifadeleriyle yüreklere  tercüman olmuştur. Ancak bu güne kadar görülen ve gelişen durumlar göz önüne alındığında başka bir yol yani bir "B" planına ihtiyaç olduğu gün yüzüne çıkmaktadır.

Milli ve sivil bir Anayasa olacak ise azami derecede sabır ve itina ile toplumun tüm katmanlarının fikirlerine müracaat edilir. Bu fikirler yerli ve aynı zamanda evrensel hukuka uygun olduğu sürece dikkate alınır. Sınırlayıcı değil sorumlu kılıcı, kısıtlayıcı değil kuşatıcı, sindirici değil özgürlükçü bir Anayasa için her tür çaba sarf edilmelidir. Neticede ortaya çıkan taslak metin halkoyuna yani referanduma sunulur.   Eğer böyle bir Anayasa taslağı hayata geçirilirse ve millete sunulur, iyi de anlatılırsa bu millet bunu mutlaka destekler.

Tam da ihtiyaç duyulan böyle bir Anayasa ile adil, tutarlı, başarılı ve barışçıl bir toplumu inşa etmenin umutları yeşerecektir böylece. Aksi halde yapılan çalışma basit bir gündem meşguliyeti, zaman kaybından ibaret kalmaya mahkum olur.

Vessleam                                                                                                        

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x