HAYAT KISA, KUŞLAR UÇUYOR

HAYAT KISA, KUŞLAR UÇUYOR

HAYAT KISA, KUŞLAR UÇUYOR

04 Mayıs 2017 - 11:09

Yolumuzun kesiştiği her insandan aldığımız dersleri toplasak güzel bir ansiklopedi olurdu herhalde.Herkes farklı karakterdeki insanları betimleyebilirdi en azından. Kıymet bilenler bilmeyenlere, duyanlar duymayanlara, görenler görmeyenlere anlatsın diye bunca yazılar, bunca şiirler, bunca şarkılar lakin kabullenmemek adına verdiğimiz savaş daha büyük olduğu için illa ki kendi ansiklopedimizi kendimiz yazma çabasındayız. Varsın olsun herkes kendi yazsın, ders almak üzere ...

      Küçükken düştüğümüz için azar işiten bir nesil olduğumuzdan dolayı, bunlar vız gelir diye düşünüyorum.Zaten üzülenler hep ederi kadardan daha fazla değer verdiğinden kaybetmiyor mu? For example demek gerekirse eğer; "Evden çıkmadan önce ceketini al hava soğuk" demekten. "Şu arkadaşımla görüşmeyeyim pek hoşlanmıyor" demekten, çevrenin sana "ama bu huyu kötü sanki" dediğinde kulak asmamandan, "Bunu giymeyeyim biraz açık sanki" demenden, "Bugün erkek erkeğe rakı içecektik ama huzursuz olmasın" demenden. Hayatlarımızı bir başka hayata uyarlamamızdan dolayı üzüldük. 

     Ve artı olarak fazla yıprandık...

Nietzsche 'nin en sevdiğim sözlerinden biridir mesela;

"Yaşamayı anlamaya başladığın andır durabilmek ayak üstünde. Sorun bu zaten, başkasıyla olmak,başkasının olmak değil. Kendi başına başkasıyla, başkasıyla kendin olmak." 

      Kendi başımıza başkasıyla, başkasıyla da neden kendimiz olamadık? Aşka bu kadar muhtaç mıydık? Sevgiye bu denli aç mı?Ya da sevmeyi yaşamanın hiç bir şekilde bilmediğimizden kaynaklandı. 

     Gerçi neye sahip çıkabildik ki, aşka sıra gelsin değil mi? Her neyse konumuza geri dönmek gerekirse eğer, Her bir insanın parmak izi nasıl farklıysa birbirinden, yaşanmışlıkları,karakteri,durumlara karşı vermiş olduğu her bi tepki de farklıdır. Yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesini beklemen ne kadar doğru değilse, karşında ki de elmayı sevmek zorunda değil bunu bilerek bir şeylere başlanmalı en azından. 

     Hislerinizin yoğunlaştığı insana objektif baktıktan sonra eksileri, artıları, zıt olduğunuz konuları da bi köşeye not edersiniz. Belli zaman geçtikten sonra kendinize benzetmeye çalışmaya başlarsınız... Eksisini artıya,zıt olduğunuz konularda kendi fikrinize çevirmeye... Bu anda yok olmaya başlarsınız işte. Çünkü karşıda ki kişi başta bunu kabul etse de belli bi zaman sonra bundan oldukça sıkılıp dile getirmeye başlar. Ve sizde o kişinin değiştiğini dile getirirsiniz. Aslında karşınızda ki hep aynıydı... Sadece bi süre rol arkadaşınız oldu hepsi bu. Ah sonra işin içinden çıkamıyoruz neden,nasıl oldu diye diye kendimizi yıpratıyoruz. Oysa o eksiler eksi kalsa,zıt olduğunuz konularda beyaz ya da siyah yerine gri seçilse. Ne güzel de ilişkiler olur. Katlanamayacağın bi eksisi varsa da biter. Neler neler bitmedi ki. Ya da neler neler geçmedi ki. Her şey güzel sonuçlanacak diye bir kaide yok nasılsa 


     Nefes aldığımız sürede ki her saniye birer tecrübe aslında. Taşa takılmak gibi, elimize diken batması gibi, yemeği yakmak gibi, anahtarları unutmak gibi,ay sonunu getirememek gibi, herkese güvenmemek gibi... Trilyonlarca örneği var...

     Nefesimiz son bulduktan sonra, bir daha asla geri gelmeyeceğimizi bilerek yaşasak, mutsuzluğun tanımı boş kalırdı tüm sözlüklerde... Üzmeden,üzülmeden yaşayabilmek bizim elimizdeyken bunu yapmamamızın nedenleri;hırslarımız,dik durma uğruna verdiğimiz onca savaşlarımız, ben üzülmem üzerim havalarımız, aşk mı o da ne be? dediğimizden ve en önemlisi hislerimizi yok etmeye yani büyümeye başladığımız andan itibaren yazıldı mutsuzluğun tanımı... Doğayı nasıl katlediyorsak, hislerimizi de o denli katlediyoruz işte... Halbuki doğaya ne ekersen onu verir. Bir ağacı keserken kırk kez düşünmeli insanoğlu,kendi nefesini eksilttiğini unutmamalı. Hislerimize de güzel şeyler ekelim ki çiçekler açsın gönül bahçemizde... 

     Binlerce insan gelir geçer ömrümüzden. Ömrümüzden almadan gitmeli her insan. Ve kimsenin ömrünü eksiltmeden yaşayabilmeli...

     Sen nasıl mutluysan öyle yaşa. Sana benzeyen bir insan elbet çıkacaktır karşına. Ne başkası üzerine kur hayatını, ne de başkalarından bekle, senin hayatının üzerine bir hayat kurmalarını... Ne demişler: "Yalnızlık Allah'a mahsustur." 


Ve son olarak;

 "Hayat kısa, kuşlar uçuyor."

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x