İlk Türk Lokumunun Hollywood’dan gecekonduya uzanan hikayesi

İlk Türk Lokumunun Hollywood'dan gecekonduya uzanan hikayesi

Nejla Ateş yani gerçek adıyla Naciye Batır, Türkiye'nin ilk dans yıldızıydı. "Türk Lokumu" benzetmesi ilk kez onun için yapıldı.

05 Mart 2018 - 10:55

    Nejla Ateş 7 Mart 1927’de Romanya’nın Köstence şehrine bağlı Kanara kasabasında doğdu. 5 yaşındayken, evden çıkıp yol yapım işçisi olan babasını görmeye gitti. Naciye tam oraya varınca, kayaları kırmak için dinamit patlatıldı. Babası kızını kurtarmak için üzerine kapandı, ağır yaralandı. Sonra da öldü.

    Nejla hiç okula hiç gitmedi. Atatürk, Romanya’daki Tatar Türkleri’ni aldırıp Kırklareli- Vize’ye yerleştirdiğinde aralarında Tatar kızı Nejla da vardı. Annesi onu Anadoluhisarı’nda Cevat Kaptan’ların evine evlatlık verdi. Arka bahçede şarkılar söyler, danslar ederken “Çengi mi olacaksın?” diye azar işitirdi. 14 yaşında bir çorap fabrikasında işe girdi. Ama Nejla dans etmek istiyordu. Aldığı paranın bir kısmını eve veriyor, bir kısmını da biriktiriyordu. Biriktirdiği parayla Madam Ester’den dans dersi almaya başladı. Çok yetenekliydi. 17 yaşında artık mükemmel dans ediyordu. Akrobatik dans etmeyi öğrenip bir cambazhanede iş buldu. Çok güzel dans ediyordu, Kıbrıs’tan teklif geldi, düşünmeden gitti.

    Beyrut, Bağdat, Kahire ve Roma’dan sonra Paris’e gitti. Hayali Maurice Chevalier, Edith Piaf, Josephine Baker gibi büyük starların çıktığı ‘Casino de Paris’ adlı müzikholde dans etmekti. Bu hayali kurduğu günlerde Paris’te parasız ve aç kaldığında sahnede canlı hedefe bıçak atan bir göstericiye hedeflik yaptı. Hatta bir bıçak koluna saplandı ve kolundaki izini ölünceye kadar taşıdı. Ama bu durum fazla uzun sürmedi. 1951’de Nejla Ateş Casino de Paris’nin ‘Gay Paris’ adlı revüsünün başdansçısı idi. 22 yaşındaki Nejla Ateş gerçek bir dans yıldızıydı artık.

    Nejla Ateş Parisliler’i egzotik şark dansıyla büyülüyordu. Daha sonra İnönü’nün damadı olacak olan Metin Toker de o yıllarda Paris’te Siyasal Bilgiler okuyordu. Bir yandan da yıllarca sürdürecek olan mesleği, gazeteciliği yapmaya başlamıştı. Nejla Ateş’in ününü o da duydu ve bu müthiş dansçıyla bir röportaj yaptı. Röportaj Yıldız Dergisi’nde yayınlandı. Metin Toker, Nejla Ateş’ten ‘Türk Lokumu’ (Turkish Delight) diye bahsetmişti. ‘Türk lokumu’, (Turkish Delight) ilk kez onun için kullanıldı. Nejla Ateş, Paris’in en ünlü eğlence yerlerinde Lido’da, Folies Bergere’de, Casino Pigalle’de sahnelenen revülerde dans etti.

    Broadway’in ünlü bir yapımcısı onu seyretti ve 1954 sezonunda sahnelenecek olan Fanny Müzikali’nde oynamasını teklif etti. Bu arada Amerikalı bir artist organizatöründen o yıllarda Amerika- Miami’deki ünlü müzikhol Latin Quarter’da sahneye çıkması için teklif aldı. Yılan gibi kıvrılarak dans eden bu kadın Amerikalılar’ın da sevgilisi oldu. Rüya gibgi dansıyla bir Amerikan rüyası gerçekleştirdi. Hollywood onu keşfetti. Rex Harrison’la 1955’te ‘Aslan Yürekli Rişar’ filminde oynadı. Ardından ‘Simbad’ın Oğlu’ filminde. Artık arkadaşları Hollywood starlarıydı. Marilyn Monroe’yu çok sevdi. Sonradan eşi olacak Özer Baysaling’e, sık sık kahve falı baktığı Marilyn’in aslında çok saf biri olduğunu anlatacaktı. Hatta Marilyn’in ona; “Biz babasız kızlarız, kaderimiz bu. Onun için her erkekte babamızı ararız ama bulamayız” dediğini. Nejla Ateş’in Amerika serüveni yıllarca sürdü. Amerika’da altın anahtarlı Cadillac’ta, kürkler, mücevherler içinde dolaştı. Petrol kralı Abdullah Sheppard ile aşk yaşadı. Sheppard ona muhteşem bir yüzük taktı. Bu nişan yüzüğüydü. Ama sonu gelmedi.

    Nejla 35 yaşına gelmişti. Las Vegas’ta dans ediyordu. 10 yıldır Amerika’da menajeri olan ve çok güvendiği Cuss Frankline takip ediyordu hesaplarını. Karısı Helen’le de çok yakındı Nejla. 3 senesi başka ülkelerde, 10 senesi Amerika’da geçen dans yaşamı boyunca biriktirdiği 1 milyon doları vardı. Bir gece menajer Cuss, Nejla’nın 1 milyon dolarını 48 saat kalkmadığı kumar masasında kaybetti. Sonra da tabancayı kafasına dayayıp intihar etti. Bunu öğrenen Nejla hemen bankaya koştu, 5 kuruş yoktu hesapta. Maliye 250 bin dolar borç çıkartmıştı üstelik. İşler de bıçak gibi kesildi.

    Çok umutsuzdu, o bedbaht günlerinde ünlü İtalyan heykeltraş Albino Marco vücudunun çok güzel olduğunu söyleyip bir heykelini yapmak istedi. Bu teklif onu hayata döndürdü. İki hafta poz verdi. Ama kuruması için atölyenin bahçesine konulan heykel çalındı. Hırsızlar heykeli daha fazla taşıyamayınca Central Park’a bırakıp ortadan kayboldular. Sabah Nejla’nın heykeline bakanlar trafiği felç etti, ortalık karıştı. Gazeteciler toplandı, Nejla gazetecilere heykel için nasıl poz verdiğini gösterdi. Ertesi gün gazeteler haberi verdi, Nejla Ateş’e teklifler yağmaya başladı. 10 sene sonra Broadway’e adını tekrar yazdırdı. Vergi borcunu ödedi, yeniden para kazanmaya ve biriktirmeye başladı. Ama artık Türkiye’ye dönmek istiyordu. 17 yıl vatandan ayrı kalmak yetmişti. 1968’de Türkiye’ye döndü. Hayatında yeni bir perde açıldı.

     Fakat Türkiye'ye döndüğünde de parası yoktu. Tuvaleti dışarıda, iki odalı bir gecekonduda hayata gözlerini yumdu.

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x