MOSKOVA MUTABAKATININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

MOSKOVA MUTABAKATININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

MOSKOVA MUTABAKATININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

31 Aralık 2016 - 09:25

İran, Rusya ve Türkiye tarafından yayınlanan "Moskova Bildirisi"nin ardından bazı yorumlar yapıldı.

Örneğin bu bildirinin altına imza atarak AKP hükümetinin Suriye politikasının iflas ettiğinin bizzat hükümet tarafından itiraf edilmesinin kanıtı olarak yorumlandı.

Bir başka yorumda, AKP hükümetinin, devirmeye çalıştığı Esad ile muhalifler arasında yürütülmekte olan müzakerelerin sonucunda ortaya çıkacak olası anlaşmanın "garantörü" olmayı bile kabul ettiği şeklindeydi.

Ve bir diğerinde ise AKP Hükümeti, Türkiye'de laikliği ortadan kaldırmak için her yolu denerken, komşusu için "laiklik" vurgusu yapılan bildiriye imza koyması da çelişki olarak değerlendirildi.

Yapılan yorumların hepsi yerinde ve haklı idi.

Ancak bildiri de ilk bakışta ayrıntı gibi gözüken, o nedenle de , hiç dikkat çekmeyen Türkiye’de uzmanlarının da gözünden kaçan ancak Türkiye açısından ileriye dönük işaret olabileceği için önemli bir hususa dikkat çekmek istiyorum.

Bildirinin 1. Maddesinde, "İran, Rusya ve Türkiye, çok ETNİSİTELİ, çok dinli, mezhepçi olmayan, demokratik ve laik nitelikleri bulunan Suriye Arap Cumhuriyeti'nin egemenliğine, bağımsızlığına, birliğine ve toprak bütünlüğüne tamamen saygı duyduklarını tekrar ederler.". denmektedir.

Orada kullanılan “etnisite” kavramı ileride başımızı ağrıtabilir.

Son günlerde ülkemizin en yetkili ağızları, Türkiye'nin bölünme tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu ifade ettiler. Nitekim Cumhurbaşkanı'nın Sevres hatırlatması, Başbakan'ın "bölünürüz" uyarısı bu çerçevede söylenmiş sözlerdir. Cumhurbaşkanı’nın ve Başbakan’ın ifade ettikleri bölünme neye göre bölünecek? Etnisiteye göre, değil mi?

Hal böyle ise, bu bildiri imzalanırken şunlar göz önüne alınıp Türkiye açısından ileri de sorun yaratabilecek bazı söylemlerden kaçınılması gerekmez miydi?

Örneğin:

-- komşumuz Suriye'nin "çok ETNİSİTELİ ve çok dinli" olduğunu ilan etmek bize mi düştü?

-- Bu ifade ileride Suriye'de etnik ve dinsel temelde bir federatif yapı oluşturulmasının habercisi olamaz mı?

-- Suriye'nin federasyon halinde yeniden yapılandırılması, PKK/PYD'nin Türkiye sınırında 800 km. boyunca özerk bölgeler oluşturması anlamına gelmeyecek mi?

-- Irak'da federatif yapı zaten varken, şimdi Suriye için de böyle bir yola girilmesi Türkiye'nin ulusal çıkarlarına uygun olur mu? Bu durum ileride Türkiye'ye örnek gösterilmez mi?

--Her ne kadar bildiride Suriye'nin "birliğinden (unity)" söz ediyorsa da, "birlik" ifadesi, tam da "üniter yapı (unitarianism)" anlamına gelmediği düşünülmeliydi

Ayrıca bildirinin/mutabakatın 8. Maddesinde de PKK/PYD’nin adı geçmiyor.

Bu örgüt o coğrafya da olan Terör örgütü sayılmıyor mu?

ABD’den sonra Rusya ve İran’da PKK/PYD’yi terör örgütü olarak kabul etmiyorlar mı?

Ne değişti, birilerinin bize bunu anlatması lazım.

Sonuç olarak, şeytan detayda gizlidir prensibi göz ardı edilerek ya da gözden kaçırılarak Lavrov'un tuzağına düşülmüş gibi görünüyor.

Hükümet, Suriye’de ABD yağmurundan kaçayım derken, Rusya yağmuruna tutulmuş durumda Putin-Lavrov ikilisi ne derlerse yapıyorlar. Yani dış politikamız rehin alınmış durumda.

Yani Rusya yavaş yavaş her olayın rövanşını alarak bombaları Türkiye’nin kucağına bırakıyor gibi geliyor bana, yani Başta Dışişleri bakanı olmak üzere Türk yetkililer ya bilerek ya da öngörüsüzlükten yanlış yapmışlardır.

Devlet adamları diplomatlar ileride ortaya çıkabilecek olasılıkları da göz önüne alarak davranmalıdırlar. Bugün atılan bir imza, alınan bir karar uzun yıllar sonra ülkeye sorun yaratabilir.

Bu nedenledir ki, bütün diplomatik ilişkilerde ve ama özellikle de süper güçlerle dans ederken çok ihtiyatlı davranmak gerekir.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x