Kılıçdaroğlu’ndan Flaş Açıklamalar!

Kılıçdaroğlu'ndan Flaş Açıklamalar!

30 Ekim 2018 - 15:05

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Tunceli'de 2 askerin donarak ölmesine ilişkin eleştirilerde bulundu, "Bir uyku tulumu da veremediniz mi bu askerlerimize? 21. yüzyıldayız, elin oğlu eksi 50 derecede denize giriyor, kutuplara gidiyor. 2018'in Ekim ayındayız. Ben buna isyan ediyorum" dedi

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada Tunceli'de 2 askerin donarak şehit olması nedeniyle eleştirilerde bulundu. Kılıçdaroğlu konuşmasında şunları söyledi:

"Tunceli'nin Nazımiye ilçesinde, yani benim ilçemde 2 askerimiz donarak şehit oldu. Şehidin babasıyla konuştuğumda, Mersin Milletvekilimiz ailenin yanındaydı, şu bilgiyi aldım. Hiç kimse aramamış. Mezarlıklar Müdürü arıyor, 'Oğlunuz şehit oldu, donarak öldü, dolayısıyla mezarını hazırladık' diye. İçimde 'Nasıl olur da böyle bir şey olur' diye derin bir acı hissettim. Dumlupınar'da yaptığım konuşmada '21. yüzyılda nasıl olur da 2 askerimiz donarak şehit olur. Bunun hesabını birinin vermesi lazım' dedim. Yanlış mı söylüyorum? Ben şehidin, annenin, babanın hakkını savunuyorum. Sevgili Erdoğan 'Sen şehadetten ne anlarsın?' diyor. Ben çok şey anlarım. Bu ülke için hayatını verenlerin hangi koşullarda askerlik yaptıklarını çok iyi bilirim. Senin gitmediğin yerlere gittim ben. Eksi 35-40 derecede nöbet tutan askerlerimizle beraber oldum, Afrin'e giden askerlerle beraber yemek yedim ben. Senin bilmediğin bir şey daha yaptım ben. Bu ordunun kahraman ordusunun rütbesini benim oğlum giydi, ya senin oğlun ne yaptı?

Ben ve benim partim CHP şehitler arasında ayrım yapmaz. Şehit siyasi görüşü ne olursa olsun, doğduğu yer neresi olursa olsun, kimliği, dili ne olursa olsun, bu ülke ve bayrak için hayatını vermişse başımızın üstünde yeri vardır. Ama sen şehitler arasında ayrım yaptın. Ayrımı ortadan kaldıran kanun teklifini de biz hazırladık. Geçen yasama döneminde kabul etmedin, şimdi yeniden getireceğiz. Şehitler ve gaziler arasında ayrım istemiyoruz.

15 Temmuz şehitleri için para toplandı. Ne oldu bu para? Niye şehit yakınlarına verilmiyor? Ne oldu bu para sevgili Erdoğan bunu da mı götürdün? Ben şehitlerin hakkını, hukukunu savunuyorum. Niye vermiyorsun şehit yakınlarına?

Bir uyku tulumu da veremediniz mi bu askerlerimize. Kalkmış 'Benim dedem de falan yerde dondu'. Neyse onu bir tarafa bırakıyorum da yahu kardeşim 21. yüzyıldayız, elin oğlu eksi 50 derecede denize giriyor, kutuplara gidiyor. 2018'in Ekim ayındayız. Ben buna isyan ediyorum. Ben o şehitlerin hakkını hukukunu ararken suçlanıyorum, ağrıma giden de bu. Sen de de ki, 'Ey  Kılıçdaroğlu sen haklısın, ben bu işi araştıracağım' de. Sen bana hak vereceğine zeytinyağı gibi üste çıkıyorsun. Senin bundan sonra üste çıkmaya hakkın da hukukun da yoktur. En diplerdesin.

921 anayasasının birinci maddesi, 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' der. Padişahın, egemenlerin değil. Cumhuriyetin temelini de zaten bizim milletimiz oluşturuyor. 1923 seçimi öncesi Cumhuriyet Halk Fırkası'nın birinci prensibini Gazi Mustafa Kemal şöyle açıklar: 'Hakimiyet bilakaydu şart milletindir. Milletin hakiki ve yegane temsilcisi Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin haricinde hiçbir fert, hiçbir kuvvet ve hiçbir makam mukadderatı milliyeye hakim olamaz' der. Yani TBMM'nin üzerinde hiçbir güç tanımıyorum der. O nedenle biz tek adam rejimine karşı çıkıyoruz. Milletin iradesinin tecelli ettiği yer burasıdır. Her siyasi görüşten insan vardır burada. Oturur uygarca tartışır, milletin sorunlarını çözeriz. Parlamentoyu ikinci sınıf bir alan hapsedip, 'Her şeyi ben bilirim, her şeyi ben yürütürüm, her şey benim anlayışımla olur' anlayışı, bizim milli kurtuluş anlayışımıza terstir. O yüzden biz tek adam rejimine karşı çıkarız. 

İkinci bir kuralı daha vardır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk der ki, 'Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir' der. 'Hiçbir ülkenin, sınıfın egemenliğini kabul etmem. Özgürlük ve bağımsızlık bu ülkenin tarihinde, dokusunda vardır' diyor. Medeniyet için, hayat için, başarı için en hakiki mürşit ilim ve fendir. İlim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflet, delalet ve cehalettir' diyor. Bugün de bütün gelişmiş ülkelerin bilimi öncelemelerinin temelinde de bu vardır. 'Allah'ın insana verdiği en değerli vasıf olan aklı esas alacaksınız' diyor. 'Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir' der. Hiç kimse Cumhuriyette ne padişahın ne de bir başkasının kölesi değildir. Herkes eşittir. Bunu 1 Kasım 1928'de TBMM'nin açılış konuşmasında söyler.

1931 seçimleri öncesinde bir bildirge yayınlanır, Atatürk şunları söyler: 'Muhterem vatandaşlarım Cumhuriyet Halk Fırkası'nın genel siyasetini şu kısa cümle açıkça ifadeye kafidir zannederim: 'Yurtta sulh cihanda sulh' için çalışıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin genel siyaseti budur. Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştireceğiz.' Düşünün savaş meydanlarından gelen, binlerce kişi gözünün önünde şehit ve gazi olan Atatürk, 'Mecbur olmadıkça savaş bir cinayettir' demiştir. 'Yurtta sulh, dünyada sulh' demiştir. Barışın ne kadar önemli olduğunu anlatmıştır. Biz Cumhuriyet Bayramını, 23 Nisan'ı, 19 Mayıs'ı kutlarken bütün bunları bilmek zorundayız. Bu ülkenin harcında acı, gözyaşı, şehitlerimizin kanları vardır. Onların bize bıraktıkları Türkiye Cumhuriyeti mirasını yüceltmek hepimizin ortak görevi, namus borcudur. 

Cumhuriyeti kuranlar ne yaptılar? Bir toplu iğne bile üretemeyen bir imparatorluk devraldılar. Bir metre demiryolu bile yok, bir tane milli bankası yok. 1925'te Kayseri'de uçak fabrikasının temelini attılar. 1934'te Kayseri'den kalkan ilk milli uçağımız Ankara'ya indi. Deniz altının omurgasını Haliç'te inşa etmeye başladılar. Üniversiteleri yeniden inşa etmeye başladılar. Demiryollarını millileştirdiler. Tütün bizim elimizde değildi, Fransızların elindeydi. Tütün rejisini devletleştirdiler. 8 Haziran 1929'da toprak reformu yaptılar, topraksız köylülere toprak verdiler. Osmanlının, övüneceğiz tabii, Fatih de Kanuni de Yavuz da bizim atalarımız, kökenlerimizi oluşturuyor ama Osmanlı'nın parasını basacak bankası bile yoktu. Peki biz en son kendi milli paramızı ne zaman bastık? 1 Haziran 1930'da Merkez Bankası'nı kurdu. Atatürk budur, Atatürkçülük de budur. Atatürkçülük üretim, güç demektir. Kimsenin önünde boyun eğmemek, kimseye gidip 'Bana borç para verir misin' diye yalvarıp yakarmamaktır. 

Fabrikaları Anadolu'nun dört bir tarafına yaptılar. 10 yılda memleketi demir ağlarla ördüler. İşte bizim Cumhuriyetimiz budur. O nedenle Cumhuriyet bizim için vazgeçilmezdir. Hangi Cumhuriyet ama? Irak'taki, İran'daki, Libya'daki, Suriye'deki değil. Demokratik, laik, sosyal hukuk devletini savunuyoruz biz.

Osmanlı'nın borçlarını da devraldı Cumhuriyet ve son kuruşuna kadar ödediler. Kimseye el avuç açmadılar. 

Cumhuriyet aynı zamanda bir kadın devrimidir. Kadın erkek eşitliğidir. Pek çok ülkeden Japonya'dan Yunanistan'a kadar, kadına önce seçme ve seçilme hakkını Cumhuriyet vermiştir. Bu ülkenin kadını yeri gelmiş savaş meydanlarında çarpışmış, yeri gelmiş evladını eşini cepheye göndermiş, yeri gelmiş omuzunda cepheye cephane taşımış. Bu kadınlara elbette seçme ve seçilme hakkını Yunanistan'dan, Japonya'dan önce vereceğiz. O nedenle Atatürk'ün büyüklüğü tartışılmaz. 

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x