BEN KİMİM, NEREYE GİDİYORUM, NE YAPIYORUM?
Filiz TEKALTI

Filiz TEKALTI

BEN KİMİM, NEREYE GİDİYORUM, NE YAPIYORUM?

Gene ben kendimi söylenerek ve sanki şikayet ederek buluyorum gibi ama şu halimize bir göz atalım mı? İyice yolumuzu şaşırdık.

Şimdilerde teknolojinin getirdikleriyle artık günlük hayatımızda oldukça rahatız, her şey elimizin altında gibi, ufak bir uzanış ila elimize geçiremediğimiz yok gibi. Google amcaya bir sor, anında önüne sermediği bilgi yok… Nasıl böyle kolay oldu her şey, artık anlamak bile istemiyorum, sadece uzanıyorum…  

Yaş geçtikçe mi yoksa, bu rahatlıklardan dolayı mı, günler çok mu çabuk geçiyor ve sanki hiç bir şeye eskisi gibi yetişemiyorum duygusundayım.Her gün sekiz saat işbaşı yapıp, yemek, bulaşık, temizlik, ortalık toplama, çocukların dersleri derken bir de geceleri oturup mastır çalışmalarım için kendi derslerimle uğraşıp, gene sabah erken yola koyulup, çarkı felek gibi dön dön dönlerde bir hayat koşturmacası yaşadım.. Şimdilerde, sabah sporu, yemek, ortalık toplama, alışveriş, temizlik derken bir sürü yetişemediğim işlerim kalıyor..Zamanla yarışıyorum ve mağlup oluyorum, yetmiyor bu zaman bana... 

Sağlıklı yaşamamız gerektiğini ve bunun için bilinçli hareket etmenin faydalarını bilmek zorundayız, hem manen ve hem de fiziken. Artık eskisi gibi yeme alışkanlıklarımızı terk ettik, her şey yenilemez bir durumda oldu. Eskiden bir tavuğu bir ailede 7-8 kişi paylaşırken, şimdi yarım tavuk bir kişiye yetmekte..Yok onu yeme, bunu yeme, hormonlular, hormonsuzlar derken, birden organiklere atladık. Yaşantımız da ki gelişmeler istatistik çizgisi gibi gökyüzüne tırmanırken, yeni sorunlarla karşı karşıya kaldık.

Bilgili olma, bilinçli olma zarurileşti, okuma yazma bilmeyenlerin ve yaşlı olup kendisini savunamayanların dünyası değil bu dünya artık..Her şey gelişti diyorum ama eski bildiğimiz mevkiler, zanaatlar, elle yapılan işlerin bir çoğu makinalaştı..Nasıl ki 1800 li yılların ekonomik gelişmesi, insanlara iş olanaklarının artmaya başladığı yüzyılda, yenilikler ve imkanlar oluştuysa, şimdilerde azaltmak için çaba gösteriliyor.

Bir kuruma telefon açıp normal bir vatandaşla konuşabilmek için telefon tuşlarına basmaktan ve o robot insanın tok ve duygusuz sesini dinlemek, defalarca arayıp kapattıktan sonra, oflayıp püfleyerek, hangimiz küfürler etmiyoruz!! Robot makinalar ve insanları yıldırtan bürokrasinin başa bela olması gözlerden kaçmıyor. Bazen o kadar kızıyorum ve düşünüyorum, ben derdime derman bulabilmek için çeşitli yolları deneyebiliyorum, bu bir doktor randevusu almak, veya kurumsal bir işi halledebilmek, veya telefon kurumlarını aramak olabiliyor ve bazen o kadar uğraştıktan sonra sadece sinirlerim bozulurken, karşıma çıkan negatif olaylar, insanı gerçekten çileden çıkarabiliyor.

Okuması yazması olmayanlar, ve hele yaşlılar için bu koşuşturmaca, neredeyse imkansız olmakta.. Hele yakınları, evlatları veya kimseleri yoksa bunlar ne yapacaklar. Zaten yakınları olsa bile onların kendi hayatları, işleri, çocukları veya vakitsizlikleri olacak, öyle değil mi?? Böylesi bir çıkmaza sürükleniyoruz, gidiyoruz ve vaktimiz bitiyor ama gene de yetmiyor..

Bir de bunun yanında mental sağlığımıza önem vermemiz gerekiyor ama nasıl? Bu koşuşturmalarla beraber elbette ki sadece fiziken değil manen de çok yoruluyoruz.. Hele bir de mutsuz isek, evdeki özel sorunlar, anlaşmamazlıklar, çocukların sorunları ve en önemlisi ekonomik sorunlarla da mücadele ediyorsak vay halimize..

Hayat pahalılığı ve insanların ekonomik gücünün epey zayıf olduğu zamanlardayız. Geçen gün bir markette sıra bekliyordum, önümde ki bayanla bakıştık ve sonra konuşmaya başladık.. İkimizin de çok alışverişimiz yoktu sepetlerimizde ve sıra da baya uzundu.. Hayat pahalılığından bahsettik ve bayan artık akşamları çorba içtiklerini ve zor günler geçirdiğini söyledi. Bunları işitince tabi ki çok üzüldüm ve ne yapacağımı şaşırdım.. 

Aklıma kendi yaşantım geldi, eskiden öğrenim zamanında iken ben de çok zor günler geçirdim, sıkıntılı ekonomik günler yaşadım uzun seneler ve ayağımızı yorganımıza göre uzatmaktan başka çaremiz yoktu..Her istediğimizi alamazken, ucu ucuna denk getirmek zorunluluğumuz vardı, mesela dışarıda yemek yemek bizim için bir lükstü, bunları yapamıyorduk ve tam gazla öğrenim görüyorduk, hayatta ki en önemli amacımız buydu..  

Düşünüyorum ki o zamanlar gençtik ama her şeyi yiyemiyorduk çünkü paramız yoktu, şimdi ise belli bir yaştan sonra her şeyi yiyemiyoruz, ya zararlıdır veya yasaktır.!! İyisi mi akşamları sade bir çorba fakirlik değil belki yararlıdır, çok yemenin sağlığa faydası olmuyor maalesef.. 

Arada bir şöyle dönüp arkamıza bakmanın, iyi olduğunu düşünüyorum, hani ben kimim, neyim, nereye gidiyorum ve ne yapmak istiyorum?? Bu soruları kendimize sormamız lazım. Hatalarımızı zamanında görebilmek ve ulaşacağımız hedeflerimizi şaşırmamak  için ve kendimizle barışık olmamız için o arkaya bakmak; gerçekten yararlıdır..

Şuna inanıyorum ki insanlar acı çekmeden ve sıkıntı yaşamadan hiç bir şeyin kıymetini bilemezler.. Yaşadığımız her sıkıntı hayatımızda bir anahtar rolünü alacaktır ve unutulmak şöyle dursun, mutlak izleri dimağımızda yaşayacaktır.. Her şey altın tepsilerde sunulursa elbette kıymeti asla bilinmeyecektir.

 

Sağlıcakla kalın

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar